6 Eylül 2021 Pazartesi

T. AKAN, İ. BEŞİKÇİ, A. AĞAOĞLU, M. A. AYBAR, F. ŞENSOY, M. THEODORAKİS…

Başlığa bakıp ne alaka diyeceksiniz, haklısınız. Benim açımdan bir alakaları var, anlatayım.

Zaman zaman sosyal medya hesabımda bu kişilikleri ya ölüm yıldönümlerinde ya da doğum yıldönümlerinde  andım. Tarık Akan’ı andığımda yorumlara yansıyan kimi eleştrilerden/uyarılardan onun kemalist, ulusalcı ve hatta ergenekoncu olduğunu öğrendim(!). Adalet Ağaoğlu’nun ‘yetmez ama evetçi’, Aybar’ın liberal-revizyonist, Ferhan Şensoy’un Perinçekçi olduğunu ve Ermeni katliamının ‘safsata olduğunu’ söylediğini, Mikis‘in ise faşist partinin mitingine katıldığını öğrendim. Öğrendim diyorum ama, tahmin edebileceğiniz gibi bu kişiliklerin bu tür kimi dönemleri, sözleri olduğunu zaten biliyordum. Yorumlarda ‘bunları bilmiyor olamazsın peki o zaman nasıl anıyorsun’ cümlelerinin yazıldığı da oldu. Öyle ya ‘ben bu kişiliklerin bu özelliklerini bildiğim halde onları nasıl anardım’, yani ben de bu tür zaafları/sapmaları tolere edebilen bir potansiyel mi vardı.  

Rahmetli anamın bir lafı vardı. Çeşitli durumları/insanları tasvir ederken kullandığı; 'DOKUZU DÜZGÜN'!

Evet 'dokuzu düzgün' ne koşullardan söz edebiliriz, ne insanlardan. İllaki eksik, yanlış bir şeyler oldu hayatımızda, bundan sonra illaki olacak da. Bu istisnasız herkes için geçerli. Elimizde bir hassas terazi de yok, belirleyici olan, karakteristiğini veren ne olmuştur, hangi dokuz maddenin hangisi ağır basmıştır, ölçmek hiç kolay değil. O zaman TOPLAMA bakacağız.

Buyurun somut konuşalım; Tarık AKAN öldüğünde, AYBAR'ın ölüm yıldönümünde ne tutum alacaktık? Kimileri ulusalcılığından, ergenekonculuğundan, kimileri de diğerinin revizyonizminden, liberalizminden dem vuruyor. Kimileri de görmezleri duymazları oynuyor. Aziz NESİN kimileri için kahraman, kimileri için anti komünist. Eee ne yapacağız şimdi?

Ölüyorlar, anıyorsun bir sürü yorum, 'o bir dönem şu tutumu aldı' dan liberalliğine ve hatta hainliğine kadar. Çizik atılıyor. Yahu kardeşim, bir kere olay öncelikle şu: sen topluma mal olmuş, muhalif duruşuyla temayüz etmiş, bu topluma bir boyuttan, toplamda inkar edilemeyecek katkılar sunmuş bir kişiliği anıyorsun, öldüğünde ya da yıl dönümünde, yani bir kişilik tahlili yapmıyorsun, biyografi yazmıyorsun, nedir yani 'ama o böyle bir tutum da' almıştı aculluğu. Merak etme senin bildiklerini herkes biliyor, herkes olmasa da çoğu kişi biliyor. O tarihi konumlanışı duruşu unutturma, yok sayma tutumu yok. Bir total değerlendirme yapıyor kendi sübjektif dünyanda ve o kişiliği anmaya değer görüyorsun. Olay bu. Hadi size bir soru daha Yılmaz GÜNEY sevgililerini, dövdü mü, dövdü; lümpenlik, kabadayılık yaptı mı, yaptı. Savcıyı vurdu mu, vurdu. Anmayacak mıyız? Ya da her onu anan paylaşımın altına 'ama bunları da unutma' şerhi mi düşmek zorundayız? Ömrüne bereket GENCO Erkal terki diyar etse ağzından bir kez bile 'Kürt' sözü çıkmadı diye çizik mi yiyecek? Metin AKPINAR, Zeki ALASYA, Levent KIRCA ve yüzlercesi. Ne yapmalıyız? Bunlar, muktedirlerin bir türlü iktidar olamadıklarını hayıflanarak belirttikleri kültür-sanat, edebiyat dünyasının duvar ustaları değil mi? Al sana İ. BEŞİKÇİ, yanlış(!) politik tavırlar takınıyor diye Kürt davasına adanmış, yıllarca hapis yatmış bu kişiliği de çizecek miyiz, kimilerinin yaptığı gibi. 

Evet ırkçılık, cinsiyetçi tutum, iktidar yanlısı tutum, militarizm yancılığı çok önemli kriterler. Bu kriterlerle değerlendirmelerde bile çok dikkatli olmak gerektiğini kendi deneyimimden biliyorum. Bu mel'un özellikler bir karakter özelliği, bir çizgi haline gelmiş mi bakmak gerekmez mi? Süreklilik kazanmış mı, inkara dönüşmüş mü? Kaldı ki üç beş yıl öncesine kadar kürt siyasi hareketine düşmanlık eden kişiliklerin nasıl dönüştüğünü gözlerimle gördüm, duydum.

Siz hiç nobel almış bir yazarını bu kadar yerden yere vuran ‘aydın’ topluluğuna sahip bir ülke biliyor musunuz?

Vefa bir semt adı değil, buna gerçekten inanmak istiyorum.

Kendi hayatlarımıza bakalım, oralardan; soldan, solun tarihinden yola çıkalım. Ve insaf edelim. Kendi tarihimiz olmadık savrulmalarla, yanlışlarla dolu olan bir tarih değil mi? Hem bireysel tarihimiz, hem de aidiyetlerimizin tarihi. O zaman bu toptan reddiyeci tutum biraz zorlanırsa ‘iki yüzlülük’ tanımına girmez mi?

Evet, dokuzu düzgün bir şey yok, armutun sapı, üzümün de çöpü var. Önemli olan karakteristik olan, süreklilik ifade eden toplama damgasını vurmuş özellikler değil midir?

Evet ilk taşı hiç günahı olmayan atsın.

Cengizhan Güngör


‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...