12 Ocak 2016 Salı

MHP neyi amaçlıyor?

03.07.2015 
1923 kurucu devlet aklının en temel özelliği, başta hristiyan-musevi azınlıklar olmak üzere bütün farklı etnik kökenli halkların Türkiye coğrafyasından ya tasfiyesi ya da asimilasyonuydu. Amaç bu coğrafyayı tamamen 'Türkleştirmek'ti. Aslında  haksızlık etmemek gerek. Bu özellik imparatorlukta 19. Yz. sonlarında uç vermiş ve 1915 Ermeni tehciriyle de en tepe noktasına noktasına varmıştı. 23'ün kurucu babaları bu politikaları devlet kuruluşunu kökleştirme ve ilerletme sürecinin temeli haline getirdiler.
Bu cümleden olarak 90 yıllık tarihin sıklıkla yaşanan olayları ya hristiyan azınlıkların ve musevilerin göç ettirilmesi ya da göçe zorlanması ile geçti. '24, '34, '46, '56, '64..vb yıllarda çeşitli bölgelerde yaşanan bir çok girişim bu süreci karakterize eder. Müslüman kökenli bir millet olarak Kürtler bir yandan asimile edilmeye çalışılırken diğer yandan kıyım ve katliamlara maruz bırakıldılar.
Her ulus devletin kuruluş süreçlerinin görünür en temel özelliği olarak anlamlandırılabilecek-haklı görmeseniz bile sosyolojik ve politik bir izah edebileceğiniz- bu süreç 20.yz'da giderek akıl dışı fikirler ve uygulamalar haline geldi,dünya coğrafyasının oldukça geniş bölgelerinde. Ve daha da önemlisi insanlığın ulaştığı 'bir arada yaşamanın yazılı temel etik ilkeleri' açısından suç haline geldi.
Ülkemizde 1990'ların sonlarına kadar devlet aklının bu temel refleksi-her türlü farklı etnik  ve inanç  gruplarına karşı- tavizsiz ve tartışmasız devam etti. 30 yıldır devam eden 'düşük yoğunluklu savaşta' Kürt silahlı hareketini etkisizleştirmeyi ve tasfiye etmeyi başaramayan devlet aklı gelgitli bir süreç olarak yaşansa da, birçok devlet kurumunda ve siyaset alanında çok yoğun tartışmalara ve bölünmelere yol açsa da başka yollar arayışına yöneldi. Bu kör topal devam eden sürecin irdelenmesi farklı bir yazının konusu olabilir.
Ancak öyle görünüyor ki, güncel politik gelişmelere de bakılırsa MHP, bu 90 yıllık temel politikayı en yalın ve çıplak hali ile hala temsil ediyor görüntüsü veriyor. 'HDP ile kesinlikle, HDP'nin desteklediğiyle hiç olmaz' şeklinde özetlenebilecek politik hattı bu devlet refleksinin en somut tezahürü saymayacağız da ne yapacağız? MHP politika üreticileri, bir şekilde-gayr-ı meşru bir şekilde de olsa- HDP'nin devre dışı kalmasından mutlu olacağa benziyorlar. Sanki geçmiş savaş yıllarını özler gibiler. Onlar, terörizm yanlısı olmakla suçladıkları HDP'nin nasıl olup da Türkiye'nin bütün bölgelerinden 6 milyonluk bir seçmen desteğine sahip olduğuna titizlikle kafa yorup tartışacaklarına HDP'yi her türlü melanetle birleşme pahasına tecrit politikalarının hedefi haline getiriyorlar. Bu koşullarda MHP'nin ısrarla iddia ettiğiniz parlamenter rejime bağlılığı nasıl inandırıcı olabilir? 80 milletvekili olan bir partiyi meşru görmeme hakkını nereden buluyorsunuz? Kimse MHP'den HDP ile koalisyon yapmasını, HDP' ile aynı politik hatta hizmet etmesini bekliyor değil, sonuç olarak. Ama 'silahı' devreden çıkarmak isteyenin en son yapacağı iş herhalde HDP'yi baş düşman almak olabilir.
Eğer onlar ısrarla ve kararlılıkla vurguladıkları gibi 16. Türk devletinin ebediyete kadar devamından yana iseler, her halde öncelikle yapmaları gereken milyonlarca seçmenin desteğine sahip 'terörizmin' nasıl gerçekleştiğini araştırmak olmalıdır.
Artık ok yaydan, macun tüpten çıkmıştır. Ne asimilasyon politikalarına geri dönmek mümkündür, ne de askeri yöntemlerle halkların özgürce kendilerini ifade etmelerini engelleyebilirsiniz. Kandil'i yerle yeksan etseniz, Hakkari'yi, Dersim'i, Diyarbakır'ı, Şırnak'ı dümdüz etseniz, sosyalistleri özgürlük aktivistlerini, bütün demokratları hapislere doldursanız, her evin bahçesine bir tank yerleştirseniz halkların bütün farklılıklarıyla birlikte özgür ve demokratik birlikteliğine engel olamazsınız.
HDP bu coğrafya için bir şanstır. Hem ülke için, hemen yakın bölge için bir şanstır. Çatışmasızlık halinin, birlikte özgür yaşamın garantisidir. Ya bütün inanç ve etnik gruplarla farklılıklarımızı zenginlik unsuru haline getirerek bu ülkeyi özgür ve demokratik bir ülke haline getireceğiz ya da ya da kitlesel kırımların ve katliamların kan deryasına yelken açacağız.
MHP'nin 69'larda devlet eliyle kurulmuş kamplarda yetiştirilen sola ve özgürlüklere karşı olan 'ülkücü, Türkçü, şoven' damarının çıplak haliyle yeniden ortaya çıktığına şahit oluyoruz.  Yıllardır körüklenen 'MHP'nin yeni imajı' mitosu da böylece çökmüş oluyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...