12 Ocak 2016 Salı

Seçimler sonuçlandı! Muhalefet ve 'AKP bölünür mü?'

14.06.2015
AKP’nin muhtemel geleceği üzerine bir varsayımda bulunmak için biraz gerilere gitmekte yarar var. 2002 seçimlerinden yaklaşık bir yıl önce kurulan ve bir yıl içerisinde %34’le iktidar koltuğuna oturan AKP, bir yandan 28 Şubatta gadre uğrayan milli görüş hareketinin kaymak tabakasını ve mağduriyet birikimini arkasına almayı becermiş, diğer yandan dağılma sürecine giren merkez sağ partilerden devşirdiği kadrolarla liberal ve kimi solcu aydınları da kuyruğuna takarak, 2001 krizinin yerle yeksan ettiği koşullarda bir umut olmayı becermişti. ‘Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını’ iddia eden kadrolar bir yandan son derece köklü bir gelenekten kopuşu gerçekleştirmiş, diğer yandan aynı zamanda moral olarak da çökmüş ve geleceği için umudunu yitirmiş bir halka ‘yeni’ bir şey olarak kendisini pazarlayabilmişti. Bu anlamda yola çıkışı itibarıyla da AKP bir KOALİSYON’du.
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar esas olarak kendisini korumayı becerebilmiş bu koalisyon, o ana kadar ortamı koklayarak yön tayin etmeye çalışan cemaatin bütün birikimiyle koalisyona katılımıyla yargı ve polis teşkilatında yıllardır palazlanan bir gücün üzerine hazır lop oturmuş oldu. Cemaat kadroları sahip olduğu ‘bulunmaz’ olanakları da silahlı-silahsız AKP muhalefetini tasfiye etmek üzere koalisyonun emrine vermiş oldu. Koalisyonun bu kanadı AKP hükümetine direniş gösteren devletin askeri-sivil bürokratik kadrolarını tasfiye etmede etkin bir rol oynarken, eski rejimin sivil kadrolarını da kurmaca dosyalarla etkisizleştirmeyi becerdi.
2007’de cemaatin katılımıyla etkin bir güce ulaşan AKP KOALİSYONU, 2013’ün Şubat ayında MİT kriziyle başlayan ve 17-25 Aralık soruşturmalarıyla onulmaz darbeler alarak çok ciddi bir krizle yeniden cemaatten kopmuş oldu. Hem bu gelişmelerle hem de Türkiye tarihinin en şanlı toplumsal direnişi olan ‘Gezi’ ile yüz yüze gelen AKP iktidarı bir yandan yargı ve emniyet güçleri içindeki cemaat kadrolarını huruç harekatıyla tasfiye etmeye çalışırken.diğer yandan toplumsal muhalefeti sindirmekle uğraşıyordu.
CB’ı seçimlerinde moral takviyesi yapan AKP koalisyonu Cemaatle savaşında inisiyatifi ele geçirmiş görünüyor. Ancak savaş bitmiş değil. Gezi ve toplumsal muhalefet dinamiklerinin de bastırıldığı bir ortamda  AKP kolu kanadı kırılmış eski rejimin güçleriyle-kendi deyimleriyle ergenekonla- dirsek temasını da kaybetmemeye çalışıyor.
2015 genel seçimleri yaklaşırken bir başka çatışma alanı da yavaş yavaş uç vermeye başlamıştı. Bir taraftan Başkanlık sarayı etrafında güçler tahkim edilirken-hısım, akraba, danışmanlar vb- ‘mutemet’ kişiliklerden bir oligarşik yapı palazlanıyor. Ve Erdoğan’ın başkanlığındaki bu saray oligarşisi bir yandan AKP’yi tamamen araçsallaştırırken yandaş medya güçlerini de konsolide ediyordu. Yine bu dönemde bu oligarşik yapıya karşı AKP ve yakın çevresinden birçok hoşnutsuzluğun işaretlerini kuvvetle hisseder olmuştuk. Ancak bu çatışmanın bir şekilde seçim sonrasına ertelendiğine şahit olduk. Bu koşullarda Haziran seçimleri gerçekleşti ve ilk defa muhalif partiler meclis yapısında çoğunluğu ele geçirdiler ve AKP’nin 13 yıl sonra tek başına iktidar hayalleri yerle bir oldu. Daha da önemlisi Erdoğan’ın başkanlık umudu bir başka bahara kaldı.
Peki şimdi…
-İçten içe kaynayan bir kazan da olsa, güç kaybediyor olsa da, AKP son derece kuvvetli bir seçmen desteğine sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı.
-Kürt siyasi hareketi, sosyalistler, çok çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, demokratların ve ilerici aydınların desteklediği HDP bütün hesapları altüst ederek parlamentoda kesinlikle dikkate alınması gereken sandalye sayısına ulaştı.
Pek de uzak olmayan bir gelecekte Erdoğan Oligarşisi ile AKP içinden ve yakın çevresinden bir güç odağı ile AKP’nin paylaşımı temelinde bir mücadelenin daha da görünür hale geleceğini kestirmek hiç de güç değil. Koalisyon tartışmaları sırasında da eskizlerini izlediğimiz bu sürecin hızlanarak devam edeceği açıktır. Örnekleri bir çırpıda sayılabilecek bu huzursuzlukların varlığı, AKP’nin geleceğinden daha fazla kaygı duyanların ve Erdoğan’ın seçimlere dönük kampanyasının AKP’yi araçsallaştırarak sürdürmesinin ‘başarısızlıkta’ önemli bir amil olduğunu düşünenlerin sayısının arttığı artık sır değil. Erdoğan’ın yakın çevresini oluşturan kimi kişiliklerin artık ‘yandaş medyanın’ bir kısmı tarafından da hedef tahtasına oturtulduğu görülüyor. Giderek daha büyük bir hızla Erdoğan oligarşisi AKP’yi dibe çekiyor. AKP ya bu sürece dur deme basiretini gösterecek ya da erime süreci hızlanacak. Büyük bir ihtimalle AKP bölünecek ve taraflar kendi partilerini kuracaklar.
Artık bu sürecin ne kadar zamana yayılabileceği ve ‘kanlı mı-kansız mı!’ sonuçlanacağı belirsizliğini koruyor. Bu belirsizliğin bir nedeni de, koalisyon hesapları içerisinde ya da bir koalisyon kurulduktan sonra muhalefetin yapacağı hayati hatalar ihtimali.
AKP’yi omuzlayan ve bu sayede palazlanan sermaye çevrelerinin içinde de sorunların daha çok konuşulur hale geldiği görülüyor. İstanbul merkezli burjuvazi ile ilişkileri ise zaten belli. Çemaat şokunun ardından bürokrasi içerisindeki güçlerinin son derece kırılgan hale geldiği açık ve durumu toparladıkları söylenemez. Hele tek başına iktidar olanağını kaybettikten sonra…Liberal aydınlardan ve liberal soldan büyük kayıplar yaşayan AKP entelijansiyası artık çekirdek güçlerinden de kaybetmeye başladı. Zamanında kendilerine hem bölgesel olarak hem de dünya çapında büyük destek veren ‘dış güçlerin’ giderek daha fazla Erdoğan oligarşisi ve AKP iktidarını çıban başı olarak gördüğü son yılların önemli karakteristiği. Artık tek desteklerinin giderek eriyor olsa da kuvvetli bir seçmen potansiyelinden ibaret olduğu herhalde tartışma götürmez.
Bu tablonun en önemli tahrik unsurunun muhalefetin bütün kanatlarıyla hem matematik olarak, hem de moral olarak güçlenmiş olması olduğunu da mutlaka altını çizerek belirtmek gerekiyor. Bu tespiti yaparken HDP’nin güçlerini ikiye katlayarak yaptığı çıkışa çok özel bir anlam atfetmek gerekiyor. Hem bu kitlesellik ve 80 milletvekili hem de CHP’nin çözüm süreci hakkında daha olumlu bir çizgiye gelmiş olması-Kürt siyasi hareketinin yalnızlıktan kurtulması açısından- HDP’nin elini güçlendiriyor.
Ayrıca seçimlere doğru bir mucizevi ışık olarak ortaya çıkan kitlesel işçi hareketi ve hala devam eden artçı sarsıntıları bir dip dalgasına işaret ediyor. Bu çok önemli…
Bir sonraki yazının konusu HDP ve onun içindeki ya da dışındaki sosyalist birikimler..

Cengizhan Güngör

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...