04.12.2015
Tahir Elçi öldürüldükten sonra bu konudaki düşüncelerimi sizle paylaşmayı
geciktirdim. Vahşi cinayetin sıcaklığında sizin hakkınızda-sanki cinayete
siz sebep olmuşsunuz gibi- hepten yanlış anlaşılabilecek şeyler yazmak
istemedim. Artık yazmalıyım diye düşünüyorum ve yazıyorum.
Öldürülmeden çok kısa bir süre önce Tahir Elçi sizin programınıza
çıkmış ve o programda 'PKK'nın terör örgütü olmadığını' söylemişti. Daha önce
de çok farklı çevrelerden bir çok köşe yazarı ve siyasinin de-ben size bir
çırpıda bir çok isim sayabilirim- dile getirdiği bu görüş, başta MHP'li
konuşmacı olmak üzere tepki ve infialle karşılanmıştı. Tepkiler o programla da
sınırlı kalmamış, T. Elçi hedef haline getirilmiş ve hakkında 7,5 yıl hapis
cezası istemiyle dava açılmıştı.
Siz o programdaki yoğun saldırı karşısında 'Tahir Elçi'nin düşüncelerini
ifade hürriyetini kullanma' hakkını savunmamış, 'nihayetinde Elçi'nin bir
siyasal-sosyal bir analiz yaptığını' dile getirme ihtiyacı duymamıştınız.
Tam tersine 'ama kardeşim, ABD'nin terör örgütü listesinde de var'
diyerek açıkladığınız görüşlerle ateşin üzerine benzin dökmüştünüz. T. Elçi o
yoğun saldırılar karşısında konuya ilişkin görüşlerini izah etme fırsatı
bulamamış ve konu kapatılmıştı. Siz bir taraftan ifade özgürlüğü konusunda
doğru bir tavır almamış, diğer yandan da o sözlerin izah edilememesinin ne gibi
gelişmelere neden olabileceğini öngöremeyerek 'başka bir konuya geçmeyi' uygun
bulmuştunuz. T. Elçi'yi tanımıyor olamazdınız. T. Elçi'nin şiddeti
ya da 'terörü' kutsayacak bir kişilik olmadığını bilmiyor olamazdınız. Nitekim
bu konudaki görüşlerinizi cinayetten hemen sonra yazdığınız 'Aslan gibi adam T:
Elçi' başlıklı yazınızda okuduk. Ve böylece T. Elçi'nin sözleri günlerce
tartışılarak sonu cinayete varacak bir sürecin fitili ateşlenmiş oldu.
Kanalınız ve kanalınızın patronu siyasi iktidarın çok yoğun baskılarına
maruz kalmış olabilir. Bu yoğun baskıların programınızda kendi özgürlüğünüzü
ciddi bir biçimde sınırladığı da vakidir. Ha keza vücut bütünlüğünüze yönelik
saldırılara muhatap olduğunuzu da biliyoruz. Ancak, demokrasiden, ifade
özgürlüğünden samimiyetle yanaysanız verilebilecek tavizlerin bir sınırı olması
gerekmez miydi?
Siz her halükarda programınızın devamının daha önemli olduğunu, bu
bakımdan, program anlayışınızda kendinizce 'zararsız' esnemelere
gidebileceğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Bu bir tercih. Ancak saygı
duyulabilir. Öte yandan biliyoruz ki birçok ünlü gazeteci ve televizyoncu
tercihlerini başka yönde kullandılar. Bir çoğu hapiste ya da işsiz. Bu da bir
tercih. Eğer naçizane bana sorarsanız, bugün maruz kalınan faşizan uygulamalar
karşısında doğru tercih de bu ikincisi. Tabii ki, hapse girmeyi ya da işsiz
kalmayı kastetmiyorum. Kastım demokrasi ve ifade özgürlüğü konusunda ne
pahasına olursa olsun tavizsiz bir tutum almak gerektiğidir. Kaldı ki, sizin
gibi her gün kamuoyuna ulaşma imkanına sahip kişiliklerin biz
okuyucu-seyircilerden daha sorumlu davranmasını beklemek hakkımız değil
midir?
Şiddetin özellikle iktidar tarafından hızla tırmandırıldığı
koşullarda-kitlesel katliamlar, ilçelerin günlerce muhasara altında tutulması-,
iç-dış düşmanlar motifleriyle desteklenerek oluşturulan devlet dilinin nasıl
toplumun, kamuoyunun ve aydınların dilini etkilediğini biliyoruz. Bu gelişmenin
sizin şahsınızı da ve bu çerçevede programınızı da etkiliyor olmasını
beklemiyordum. 7 Haziran'da sonra iktidarın gizli açık kuvvetlerinin
başat tarafını oluşturduğu şiddetin tırmanışının ve yeni konseptte oluşturulan
devlet dilinin programınızı etkilemesi gerekmezdi. Nitekim programlarınızda, 7
Hazirandan sonra, zaten seyrek olarak boy gösteren HDP'li konuşmacılar,
bir türlü 'PKK'ya karşı mısın, değil misin, PKK terör örgütümüdür değil
midir?' baraj sorularını geçemeyerek dertlerini anlatabilme fırsatı da
bulamadılar.
Benim açımdan soru şudur; 'son altı ay içerisindeki ekranlara yansıyan
duruşunuzla daha önceki A. Hakan duruşu arasında benim gözlemlediğim fark bir
yanılsama mıdır? Başka bir deyimle Bende oluşan hayal kırıklığı, gerçeğe uygun
olmayan bir A. Hakan imajına sahip olmamdan mı, kaynaklanmıştır.'
Saygılarımla.
Cengizhan Güngör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder