12 Ocak 2016 Salı

'Kirli' savaş ve sol!


POLİTİKA
13.11.2015
Deniyor ki; 'AKP ile HDP/PKK arasında süregelen bu kirli savaşta solcular taraf olmamalı'.
Belki de bir devlet katliamına dönüşmüş savaş karşısında geniş sol kesimlerin en azından ortak nefreti ortadayken bu 'orijinal' fikrin üzerinde durmak yersiz gibi görünebilir. Ancak bu fikrin çağrıştırdıklarıyla birlikte birkaç noktaya değinmeden edemedim.
-El çabukluğu ile HDP ile PKK arasına eşit işareti çekerek konuşmak; bir yandan Erdoğan Oligarşisinin devlet söylemini, MHP söylemini, diğer yandan Vatan Partisi-SÖZCÜ gazetesi söylemini hatırlatmasını bir kenara koyalım. Ve sadece bu söylemin asıl hedefinin HDP olduğu gerçeğinin altını çizerek geçelim.
-Aslına bakarsanız devlet aklının temelde ve esas olarak PKK ile pek bir derdi olmadı. Onlarla savaşarak süreci düşük yoğunluklu bir savaş düzeyinde tutabileceklerini ve ezebileceğini hesap ediyordu.. Ne var ki, 9O'ların başından itibaren silahsız Kürt oluşumunun Parlamentoya ve demokratik kurumlara tutunma çabası içine girmesi devlet aklının nevrini döndürdü. HEP, DEP(milletvekilleri 10 yıl hapis yattılar), HADEP, DEHAP, DTP, BDP..gibi parlamenter mücadeleye odaklanmış kurumlar topyekün saldırılara maruz kaldılar.Hemen hepsi kapatıldı, yöneticileri hapis cezalarına çarptırıldılar, faili meçhullere kurban gittiler.
-Silahsız-siyasi kurumların bu ölçüde hedef alınmasının nedeni çok basit aslında. Bu oluşumlar Türkiye'nin batısına açılan köprülerdi. Ve devlet aklının bundan ödü koptu. Her şeye rağmen parlamenter mücadeleye tutunma çabaları ve taleplerinin Türkiye sathında giderek genişleyen halkalar halinde yankı bulması  esas korkulacak noktaydı onlar için. Ve dikkat ediniz barışçıl çabalar içindeki kurumlar, aydınlar ve daha da çok batıdan uzanan destek elleri acımasız bir baskının hedefi oldular, yıllardır.
-HDP bu açıdan bir zirve, tabii ki. Yukarıda saydığım oluşumların kıramadığı çemberi HDP kırmayı becerdi. Ve %10 barajını aşarak parlamentoya girdi. İlk defa Türkiye'nin geniş sathında bir sempati halesi yaratmayı ve en azından 'yahu bu adamlar-kadınlar da çok da kötü olmayabilirler' algısı uyandırmayı becerdi.
-Film nerede koptu biliyor musunuz? Aslında onlar uzun ve kıyasıya mücadeleler karşısında ortaya çıkan ve 20-30 kişilik muhalif milletvekilleri grubuna razı olmuş gibiydiler yada öyle görünüyorlardı. Bu anlamda bir takım talepleri de karşılamakta-TV yayını- gibi bir beis görmediler. Ne zaman ki HDP hedef büyüttü-yani parti olarak seçimlere girmeyi ve barajı zorlamayı- kararlaştırdı, pandomim koptu. Artık bu kadarı da fazlaydı. Bu duruma katlanılamazdı. Hele bir de 'seni başkan yaptırrmayacağız' şiarı benimsendi ve doğusuyla batısıyla geniş kesimler arasında yankı buldu; artık bu gidişata dur denilmeliydi. Düğmeye basıldı.
-Haziran seçimlerine giderken HDP'nin 400'ü aşkın saldırıya uğraması, Mersin ve Adana'daki bombalama teşebbüsleri ucuz atlatılırken, seçimlerden iki gün önce Diyarbakır mitinginde patlayan bomba bu basılan 'düğmenin' pratik yansımaları olarak tarihe kazındı. Güvenlik güçlerinin sessiz kaldığı, izlemekle yetindiği ve bindirilmiş kıtalar tarafından gerçekleştirilen bu saldırılara, iktidar sahiplerinin koro halinde PKK ve HDP'yi terörist göstermeye çalışan  kara propagandaları eşlik etti.
-Aslında bu süreç devam ediyor. 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra HDP'ye yönelik kara propaganda yoğunlaştırılırken, nispeten tarafsız olan medya da paralize edilip susturulurken Kürt il ve ilçelerine yönelik sokağa çıkma yasakları altında yoğun saldırılar başlatıldı. Hedef aslında ezici bir oy çoğunluğuyla tercihini HDP'den yana kullanan ilçeler ve mahalleler idi. Türkiye'nin metropollerinde de HDP'li avına çıkıldı, gözaltılar ve tutuklamalarla. Kitlesel katliamlara neden olan canlı bombaların önü açıldı. Korkunç bir korku iklimi oluşturuldu.
Neden Ankara, Neden Suruç? Bu sorunun cevabı bizi gerçeğe ulaştırır. Aslında canlı bombalar HDP'yi ya da Kürtleri hedef almıyordu. Onların hedefi, en geniş anlamda Türkiye muhalefetinin HDP'ye yönelik dayanışma çabaları ve bu dayanışmanın taşıyıcısı eylemcilerdi.

HDP bütün Türkiye'ye açılan bir gönül kapısı, barış eli ve köprüsü olarak iktidar sahiplerinin yüreğine korku salmaya devam ediyor. Her şeye rağmen!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...