Görünen o ki, oligarşik iktidar yolun sonuna dayanmış durumda. Her şey yolunda(!) giderse ceberrut iktidarın ayları sayılı. Farklı odakların gerçekleştirdiği kamuoyu araştırmalarına yansıyan sonuçlar bu tespiti doğruluyor. İktidarın prestij/güç kaybı durdurulamıyor. ‘Her şey yolunda giderse’; evet kritik ‘şart cümlesi’ bu. Her şey yolunda gitmeyebilir, süreç doğal akışında ilerlemeyebilir. Her şeyin yolunda gitmemesi ihtimali, iktidarın çok da yabancısı olmadığımız ‘oyun’ kapasitesi ve coğrafyamızın siyasi tarihinde çokça örneklerine rastlayabileceğimiz egemenlerin provokasyon deneyimleri ile ilgili.
OLİGARŞİK İKTİDAR
Mevcut iktidar, gidişinin kaçınılmaz olduğunu anladığında
hiçbir demokratik kuralla bağlı olmayan, süreci sabote edecek girişimlerde
bulunma potansiyeline sahip olduğunu 20 yıllık iktidarı döneminde birkaç kez
gösterdi. 7 Haziran seçimlerinde yaşadığı çarpıcı yenilgi-ki iktidarı
kaybetmişti- sürecini nasıl tersine çevirdiği hatırlandığında… Hakeza 15 Temmuz
darbe girişiminin sonuçlarından-etinden, sütünden, postundan- yararlanma
becerisi hatırlandığında... Bu meşum ‘potansiyeli’ anlamak için çarpıcı örneklerle karşılaşmış
oluyoruz.
İki unsur önemli; hala anlamlı bir seçmen desteğine sahip
olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalı, en kötümser anket sonuçları %25’lik
kemikleşme temayülü gösteren bir seçmen desteğine işaret ediyor. Bu desteğin 20
senelik iktidarın yarattığı nimetlerden yararlanan kesimler olduğu belli. Öyle
ya da böyle bu desteğin bütün olup bitenlere rağmen devam ediyor olması çarpıcı
bir olgu. Ayrıca emperyalist süper güçlerin uluslar arası hegemonya
mücadelesinin iktidara bıraktığı ‘oyun/manevra alanı’ başka bir avantaj
sağlıyor mevcut iktidara. Tabii ki muhtemel iktidar kaybı durumunda,
iktidarları sürecinde yaşanan yolsuzlukların/suçların başlarına bela
olabileceğini çok iyi anlıyor olmaları da başka bir direnç noktası, iktidar
elitleri açısından.
ALTILI MASA
İktidarın bu reaksiyoner direnç noktalarını aşabilecek
bir muhalefet potansiyeli var. Bu anlamda un var, şeker var. Fakat seçimlere birkaç
ay kala genel anlamda muhalefet performansı ‘geliyor gelmekte olan’
soyutluğunda boş bir özgüvene dayanıyor. Halka sabır ve itidal tavsiye
ediliyor. Sandık işaret ediliyor, her durumda … İktidarın belirlediği oyun
alanının dışına çıkılamıyor. HDP/Kürt seçmeninin tayin edici gücünün farkında
olduğunu hissetseler bile geleneksel devlet refleksinin dışına çıkamıyor altılı
masa ya da bu masanın ana akımları. Kürt gerçeğinin üzerinden atlanıyor,
iktidarın savaş politikalarının kuyruğundan ayrılınamıyor. Acemi siyasetçilerin
bile gördüğü bu gerçek, altılı masa muhalefetinde şu ana kadar bir bilinç
sıçramasına yol açmamış durumda. Ve maalesef bu ‘sıçramayı’ beklemekte giderek
zorlaşıyor. Oysa çok açık ki, iktidarın yarattığı bu gerçek üstü HDP düşmanlığının
üstesinden gelebilseler halka büyük bir
umut ve özgüven aşılayacaklar. Bu iktidardan kurtulmanın yolları açılmış
olacak. Altılı masa HDP kitlesinin desteğinin çantada keklik olduğunu mu düşünüyor?
Eğer öyleyse-en azından şimdiye kadar ki HDP açıklamalarına ve pozisyon
alışlarına bakılırsa- bu kez bağırlara taş basılmayacağı ortada. Öyle olması da
eşyanın tabiatı gereği. Çok açık ve net; HDP ile öyle ya da böyle bir rezonans
yakalayamazsanız şimdiye kadar olduğu gibi faşizmin kurumsallaştırılması
çabalarına destek olmaya devam edeceksiniz.
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI
Emek ve Özgürlük ittifakı da bir üçüncü ittifak odağı
olarak yarattığı umudu kuvveden fiile çıkarmak zorunda. Bir özne haline gelmek
yolunda attığı adımları güçlendirmek zorunda. Eylemlilikler hala, esas olarak
ittifakı oluşturan güçlerin tekilliklerinin ön planda olduğu bir görünüme
sahip. Toplumun hücrelerine yayılmış, yerellere nüfuz ederek güçlerini
birleştirmiş bir özne olarak Emek ve Özgürlük İttifakı’na ihtiyaç hava gibi su
gibi. Bu ittifak ‘hadi biz de bir ittifak yaratalım’, ‘üçüncüsü de olmalı’ gibi
bir nedenle doğmuş değil. Hele bir seçim ittifakı gibi algılanıyor olması da bir
yandan ülke sorunlarının derinliğinin farkına varılmadığı, diğer yandan emek ve
özgürlük iktidarı yaratma perspektifinden uzaklaşıldığı anlamına gelir. Oysa bu
ittifak emek ve özgürlük güçlerinin yaratıcı potansiyelini/enerjisini açığa
çıkarmayı hedefleyen bir yapı olarak kavranmalıdır. Bu anlamda parlamentonun,
sandık beklentisinin, seçim oyunlarının alanı olmamalıdır. Emek ve özgürlük
güçlerinin yeri bütün diğer alanlar yanında ve esas olarak meydanlardır. Umut
meydanlardadır.