Seçimlere gidiş sürecinde oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı(EÖİ)sadece umut edilen başarıyı gösterememekle kalmadı, kısa süreli yaşantısının ardından geride çözümü zor sorunlar bırakarak kuytuya çekilmiş/fiilen ömrünü tamamlamış gibi görünüyor. Bu demokrasi mücadelesi açısından acıklı bir sonuç. Seçimlerdeki başarı ya da başarısızlık kriterlerinden çok ‘uzun vadeli ve seçimlere endeksli’ olmadığı şeklinde lanse edilen bu birlikteliğin bu hazin aşaması(sonu demeye dilim varmıyor) üzerinde tartışmayı fazlasıyla hak ediyor. Umarız parti bileşenleri de bu süreci değerlendirmeye titizlik gösterirler.
TİP Açısından,
Bu hüsranın en temel unsurlarının HDP ve TİP olduğu aşikar. Bugünden bakıldığında, TİP için EÖİ’nin salt baraj sorununu aşmak için bulunan bir çözüm olduğu anlaşılıyor. Belli ki TİP, sadece EÖİ sayesinde hangi sorunlarına çözüm bulabileceğine odaklanmış, İttifaka neler katabileceğine/katması gerektiğine hiç odaklanmamış. ’Kendimizi sınamak, gücümüzü görmek istiyoruz’ söylemi ve ardından ayrı listeler ile seçime girmek ısrarı, ittifakın dereyi(baraj deresini) geçmek için başvurulan bir araç olduğunun net işaretiydi. Öyle ya, kendinizi sınamak ve gücünüzü görmek istiyorsanız; amacınız buysa neden ittifak çatısı altına girmek istersiniz ki? Çıkarsınız seçim meydanına gücünüzü görür, kendinizi sınardınız. Ortaya çıkan sonuçlarla gerçek gücünüzü görür, gerçek kendinizle yüzleşmiş olurdunuz. Ulaştığınız oy oranı sizin gücünüz mü? Bu oy oranını değerlendirirken, eğer tek başınıza(ittifaksız)-ki işin başında mutlaka bu olanağı da hesaba kattınız-katıldığınızda barajı aşma sorununuz dolayısıyla bir kısım size oy verebilecek kesimlerde tereddüt oluşabileceğini hesap ederek ittifak içine dahil olmak, böylece baraj sorununuz olmadığını seçmene göstermek motivasyonu duymuş olabilir misiniz, buraya da bakmalısınız. Her halükarda bu ittifaka katılırken ‘ben ne katabilirim bu mutabakata’ şeklinde bir kaygının olmadığı anlaşılıyor. Soru şu, başlangıçta ittifaka ne katkıda bulunurum diye düşündünüz mü, düşündüyseniz geriye dönüp baktığınızda ne kattığınızı görüyorsunuz?
Kampanya sözcülerinizin HDP, dolayısıyla Kürtlerle ilişkiler konusunda yadırganan kimi söylemlerinin değerlendirilmesi partinizin bir önemli sorunu olarak ortada duruyor. Bu da EÖİ deneyiminin ayrı bir çıktısı. Yani; ‘biz ayrı havuzlara hitap ediyoruz; biz tek liste girersek sizin varlığınız dolayısıyla bize oy vermeyecekler var...vb’ gibi söylemler.
HDP Açısından,
EÖİ deneyimi tam bir basiretsizlik ve kapalı kapılar ardında sorun çözme, şeffaflıktan yoksunluk örneği. Ne pazarlıklar yapıldı, ne tartışmalar yaşandı hiç kimse bilmiyor. Gelişmeler öyle yaşanınca, meydan her iki tarafın kalemli silahşörlerine kaldı. Karşılıklı olarak kavgada(!) söylenmeyecek şeyler söylendi. Yok yere parti kadroları yarıldı. Uzun vadeli olması beklenen, öyle de olması gereken ve olabilecek olan birliktelik şimdi uzun bir rehabilitasyon dönemine ihtiyaç duyar hale geldi. BU konuda sorumluluk HDP’ye düşerdi, en deneyimli parti olarak(her konuda ve tabii ki ittifaklar konusunda). Şu soruyu sormak hakkımız; tek liste için çokca ısrar ettiğinizi söylüyorsunuz, öyleyse hangi faydaları gözeterek ittifakı sürdürmek de ısrar ettiniz. Değdi mi, öngördüğünüz faydalar hasıl oldu mu? Görünen o ki, ‘olmamış’ görünüyor. TİP’in varlığı neden bu kadar önemliydi? Eğer öyle idiyse sonuç olarak neden bir yarılma hasıl oldu?
Geldiğimiz bu nokta da yayınlanan nispeten parlak ilkelerle yüklü ve fakat pek çok kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı, tarafların da zaten çok fazla hesaba katmadığı bir metinle ‘el elde el başta’ kalakaldık…
Ne olursa olsun HDP’nin yeni yöneticileri ve TİP yöneticileri konuya ilişkin bir özeleştiri ile süreci yeniden sağaltabilirler. Sağaltmalılar. Biz kardeş partileriz. Birbirimize ihtiyacımız var.