DEMOKRATİK İRADE
Havaya girip hayal dünyasına balıklama dalmakta üstümüze yok. Umuda ve iyiliğe o kadar susamışız ki bir gelişme ayaklarımızı yerden kesiveriyor. Hayır, 31 Martta demokrasi güçlerinin kazandığı zaferi, faşist kurumsallaşmanın aldığı darbeyi küçümsemek niyetinde değilim. Şimdiye kadar türlü şekillerde toplumsal rıza ile meşruiyet üreterek, kritik dönemeçlerde de provokatif ve hukuksuz müdahalelerle hakimiyetini sürdüren 22 yıllık zorba iktidar, ülke halklarından tarihinin en sert tepkisini gördü. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin seçim zaferiyle tek başına iktidar çoğunluğunu kaybeden iktidar ‘istikşafi’ görüşmelerle muhalefeti kuyruğuna takmayı becerebilmiş savaş ortamının derinleşmesiyle 1 Kasımda da yeniden iktidar olanağını yakalayabilmişti. 2023 başkanlık seçimlerinde de çeşitli hukuk dışı ve gayrı meşru yollarla ikinci vartayı da kıl payı atlatabilme becerisini(!) gösteren iktidar, en büyük darbeyi de 3 gün önce yerel seçimler dolayımında toparlanan demokrasi güçlerinden aldı. Coştuk, eğlendik, meydanları doldurup seçim zaferini kutladık. Bir yandan da gözümüzü kulağımızı ‘balkona’ yönelttik. Neyse ki(!) reis Ilımlı(!) bir konuşma yaptı. Rahatlamıştık. Öyle ki konuşmanın arasındaki canalıcı 2 cümleye de fazla takılmadık. Reis ‘teröristana’ karşı savaş da ısrarlı olduklarını sınırlarımızın ötesinde 30 km’lik bir güvenli bölge inşasına hızla devam edeceklerini; emekçiler açısından yoksulluk ve hak kayıplarının derinleşerek süreceği anlamına gelen Orta Vadeli Programın kararlılıkla devam edeceğini söylüyordu.
Derkeeeen YSK Van belediye başkanlığı mazbatasını %27 oy alan AKP’li adaya veriverdi. Eeee şimdi ne olacak? Kürtler protestolar yapacak, Kürt siyasetçiler sert açıklamalar yapacak, belki bir iki gün mecliste sabahlanacak ülkenin batısından da kimi sosyalistler ve demokratik kurumlar sert demeçler yayınlayacak, ama nihayetinde KAYYUM uygulamaları yeni biçimlerde büyük bir ihtimalle de sayıları artarak devam edecek. Özgür Özel’de bu irade gaspını ‘kınayacak’. Sen sağ ben selamet.
Yıllardır en başta Kürt siyasi hareketi ve kimi sosyalistler, demokratlar ‘Kürt sorunu hallolmadan, Kürtlerin hakları teslim edilmeden demokrasi hayal edilemez diyorlardı. Ne oldu? Hevesleri kursakta bırakacak çabuklukta, bu gerçeklik bir kez daha sağır kulakların duyabileceği, kör gözlerin görebileceği şekilde ortaya seriliverdi. Demek ki neymiş elinde çekiç olan her ‘sorunu’ çivi olarak görürmüş, zorbalık öyle kolay kolay egemenlik alanını gönül rızasıyla elindeki bütün olanakları kullanmadan terk etmezmiş. Daha da önemlisi Kürt sorunu da dahil her türlü hak arama mücadelesi kitleselleşmeden, hemen bütün iyi insanların meselesi haline gelmeden, benimsenmeden demokrasi bir hayalmiş.
Yoksa kayyumun sapı, üzümün çöpü varmış, 47 bin seçmen kaydırılmış da ne olmuş, önemli olan 4 büyük ilin başkanlıklarını ve birçok belediyeyi kazanmış olmakmış, belediye meclislerinde de çoğunluk, hatta birinci parti olmakmış. Önemli olan buymuş. Bizden uzaktaymış, hayırlısı olsunmuş! Zaten sınırın da dışındaymış! Daha da önemlisi biz SINIF MÜCADELESİ yapıyormuşuz, her tür milliyetçiliğe prim vermezmişiz!
Alışılagelene devam, rutine devam, ne yaptıysak onu yapmaya devam. Zinhar parlamentodaki varlığımızı tartışma konusu yapmayız, gelen hazine yardımlarından vazgeçemeyiz. Yok öyle demeyelim, haksızlık olur; ‘halkın kürsülerini terk etmeyiz’ diyelim.
Eğlenmeye, halaya devam. Demokrasi ufukta belirdi.
Cengizhan Güngör