Kimilerinin umutla beklediği, kimilerinin çeşitli yollardan kışkırttığı,
çoğunluğun da ‘olur mu, olur kardeşim’ diye beklentiye sahip olduğu askeri darbe girişimi geride onarılması hayli
zor tahribatlar bırakarak başarısızlıkla sonuçlandı. Toplumsal meşruiyeti ve halk iradesini zihniyet dünyalarının merkezine koyanlar açısından 'iyi ki de öyle oldu' denilecek kuşkusuz. Bunca darbe deneyimine sahip bir ülkenin devrimci-demokratlarının başka türlü düşünmesi de mümkün değil, zaten. Fakat sonrasında ve bugün hala yaşananlar düşünüldüğünde meseleyi burada noktalamak da mümkün değil.
15 Temmuz sonrası olup bitenleri genel hatları ile takip edecek olursak...
Devlet yapılanması
açısından;
-Asker, sivil, yargı ve güvenlik bürokrasisi birkaç yıl içinde ikinci bir ‘tsunamiye’
maruz kalıyor. Start verilen süreç genişleyerek ve hızlanarak devam edecek.
Saray tarafından yönetilen bu binlerce kamu görevlisinin tasfiyesi sürecinin,
gizli-açık her türlü karşıt tepkiyi ortaya çıkaracağı aşikar. Devlet içinde
pandoranın kutusu tamamen açıldı. Sarayın iktidardan düş/ürül/me korkusu ona
başka bir alternatif bırakmıyor. Sıradan en üst düzeye kadar bütün kamu
görevlilerine hakim olan güvensizlik ve ‘yarın’ korkusu bir taraftan tam bir
biat eğilimi doğururken, diğer taraftan içten içe kaynayan bir kazan
oluşturuyor…
-Bu eşi benzeri görülmedik tasfiye sürecinin çok geniş bir kapsama alanına sahip olacağı açık. Daha da ötesinde bu süreçte kendi güçlerini de test etme imkanını bulan Oligarşik dikta aynı zamanda ayağı sürçen, tereddüt gösteren bütün yandaşları tasfiye edecek.
-Bu tasfiye sürecinin tahribatının en ağır yaşanacağı yer TSK… Daha şimdiden
bir kısmı üst düzey olmak üzere binlerce rütbeli asker tasfiye edildi. Bu
anlamda asker artık 14 Temmuzdan daha fazla siyasetin içinde... Darbe ihtimali
azalmadı arttı..
-Son derece tehlikeli fay hatları hareketlendi... TSK ile Özel harekat,
polis ve MİT arasına kan girdi. Taraflar yaşananları unutmayacaklar...
-Artık oligarşik iktidarın devleti ele geçirmesinden değil, kendi devlet
yapılanmasını gizli-açık bütün kurumlarıyla oluşturmasından söz etmeliyiz. Eski
devlet kurumları ya tasfiye ediliyor ya da ‘temizlenerek ve yeniden
yapılandırılarak’ bünyeye nakledilmek isteniyor.
--Zaten meşruiyet ve hukuk gibi sorunları olmayan oligarşik yapı artık para-militer sokak güçlerini sokağa salmaktan, görünür kılmaktan çekinmiyor. Ezanlar ve dur durak bilmeyen selalar ile çok tehlikeli oyunlar oynuyor. Diğer taraftan krizi fırsata çevirmek ya da kendi deyimiyle ‘Allah’ın bu lütfunu’ değerlendirmek üzere yapabileceklerinin sınırı olmadığını her vesileyle göstermekten çekinmiyor.
Ekonomi açısından iki
önemli nokta ortaya çıkıyor;
-Ekonomik girdilerin en önemlilerinden biri olan turizm gelirleri açısından
kısa ve orta vadede rekor düşüşler bekleniyor.
-Yabancı sermaye açısından ‘yatırım yapılabilir ülke’ statüsü büyük yara
aldı. Ülke ekonomisinin öngörülebilirliği büyük ölçüde zayıfladı.
Toplumsal
durum açısından;
-Toplumsal yarılma-kutuplaşma- geometrik olarak arttı...Belki de artık
düşman cephelerden söz etmeliyiz...Sokakları dolduran para militer güçlerin ve
iktidar düşerse çıkarları zarar görecek olan insanların iktidar karşıtlarına yönelik
nefret biriktirdiği, diş bilediği koşullardan sözediyoruz.
-Başarısız darbe girişimi sonrası mobilize edilen kitlelerin yönelimleri-belki de planlanmış- hedeflerin korkunçluğuyla yüzleşmemizi sağladı. Ülkenin çeşitli bölgelerinde artık alevilerin yaşadığı mahalleler ve sol eğilimli yerleşim merkezleri hedefte…
-Başarısız darbe girişimi sonrası mobilize edilen kitlelerin yönelimleri-belki de planlanmış- hedeflerin korkunçluğuyla yüzleşmemizi sağladı. Ülkenin çeşitli bölgelerinde artık alevilerin yaşadığı mahalleler ve sol eğilimli yerleşim merkezleri hedefte…
-Toplumun bütün fay hatları harekete geçirilmiş durumda. İşid zihniyeti ile
‘ülkücü’ zihniyet elele Kürt-Türk, alevi-sünni, vatandaş-mülteci,
hristiyan-müslüman dengeleriyle pervasızca oynuyor. Ve bütün bu olup bitenlerin
oligarşik iktidarın üretimi olduğunu gösteren çok net işaretlere sahibiz.
Demokratik muhalefet
açısından;
-Zaten büyük baskılarla karşılaşan demokratik muhalefet artık, en küçük-masum-
eylemlilikler için bile daha da büyük bedeller ödemek durumunda kalacak gibi
görünüyor…
-Ana muhalefet(!) partisi genel merkezi akıllara durgunluk verecek bir
abukluk içerisinde oligarşinin yarattığı çerçeveye hapsolmuş, durumda. Sanki
örümceğin ağına yakalanmış bir sinek… Dokunulmazlıkların kaldırılması girişimine
destek olmak aymazlığı, sokağı esir alan cihadcı güçleri darbe karşıtı
demokratik inisiyatif olarak görme saçmalığına sıçramış durumda… Darbeye karşı
çıkacağım derken, oligarşinin son derece tehlikeli oyunlarla krizi fırsata
çevirme girişimleri karşısında nutku tutulmuş, basireti bağlanmış bir durumda.
-Çok yönlü, yoğun ve amansız baskıların sonucu olarak HDP, bütün kitlelere
ulaşım kürsüleri tahrip edilerek paralize edilmiş durumda. Bu durumun kısa
vadede değişeceğine dair işaretler de umut verecek kadar çok değil.
-Diğer devrimci-sosyalist muhalefet kurumları ise çıkışsızlık içerisinde
yeni bir ‘gezi’ beklentisiyle avunuyor.
Maalesef bu karanlık gidişat bir süre daha devam edecek gibi görünüyor…
Bize düşen ise ısrarla ve inatla demokrasi ve özgürlükler cephesini genişletmek
oluyor. Bu durumdan çıkış için ya bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol inşa
edeceğiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder