Özdil Sözcü’de yazdı; Suriyeli’lerin ülkemizde
g.tlerini gezdirdiklerini, kayak
yaptıklarını…vb. Askerlerimizin İŞİD mezalimine maruz kalarak
katledilmelerinden duyduğu infiali dile getirirken. Onun bu satırlarını okumak
dolayısıyla bir şaşkınlığa uğramadık. Onun ırkçılığı tescilli. Roboski katliamı
dolayısıyla ‘katırlara çok üzüldüğü’ yolundaki
ifadelerinin mürekkebi bile kurumadı. Ha keza gazetesinin ve kendisinin
Kürt kebabına karşı Ege otlarını tavsiye ettikleri yazılarının.
Bir aklı evvelde kampanya başlattı. “Ülkemizde yaşayan 18-45 yaş arası
Suriyeli’lerin askere alınması ve TSK komutasında Suriye’deki savaşa katılmalarının sağlanması’
yolunda. Yani bizim gençlerimizin yerine Suriyeli’ler katledilsin kampanyası… Öyle ya memleket sonuç olarak onların
memleketiydi. Yetmedi bir hafta içerisinde 250 bin imza toplandı. Bu sayının
giderek artacağı da belli.
Türkiye’deki varlıkları 3 milyona yaklaşan Suriyeli’lerden
hangilerinin nerelerde kıçlarını gezdirdikleri, kayak yaptıkları, tabii ki
Özdil’in derdi değil. Eğer Özdil’i haklı
çıkaracak miktarda Suriyeli ülkemizde sayfiye hayatı yaşıyorsa, kamplarda
üstüste yaşayan, sokaklarda dilenen, kağıt mendil satan, emsallerinden üçtebir
oranında daha az ücret alarak bugün çalışabilen yarın iş bulup bulamayacakları
belli olmayan, fahiş fiyatlarda kiraladıkları it bağlasan durmaz evlerde
üstüste yaşayanlar, metropollerde ve güzide tatil bölgelerinde sokaklarda,
meydanlarda kovalananlar, fuhşa mahkum olan çocuklar, kadınlar kimler? Ege Denizi ve Akdenizin sularında çoluk çocuk
boğulan insanlar da herhalde Alpler’e kayak yapmaya gidiyorlardı. Hadi diyelim
Özdil’in iddia ettiği kadar ülkemizde sayfiye hayatı yaşayan, kıçlarını
gezdiren Suriyeli var. Özdil’in dileği
gerçekleşse herhalde askere alınıp Suriye’de savaşa gönderilebilecekler de
bunlar olmayacak. Öyle ya, onlar yine bir şekilde yırtacak ve cepheye
gönderilecekler de kamplarda yaşayan, evi barkı yıkılmış, savaşta yakınlarını
kaybetmiş garibanlar olacak. Nereden bakarsan bak bu ‘ateşten kestaneleri alacak
maşa’ ihtiyacı her şeyden önce insani değil. Bu insanlar sonuç olarak bir iç
savaştan kaçmıyorlar mı? Hani ‘düşman ülkelerini işgal etmiş’ bunlar da kıçlarını gezdirmeyi
tercih etmişler. Bir yanda cihatçı katliamcılar diğer yanda Esad mezalimi…
Hani memleketimizde bir vecize(!) vardır; ‘alavere dalavere
Kürt memet nöbete’ diye. Özdil bu zihniyetin billurlaşmış ifadesi. Aslında bu
zihniyetin temsilcileri/sahipleri keşke Özdil ve kampanyayı başlatanlardan ibaret olsa. İngiliz emperyalistleri
Çanakkale’de ve daha bir çok sömürgeci savaşta Hint’li, Yeni Zelandalı,
Avustralyalı garibanları cephelere sürüp
telef etmedi mi? Ha keza Franko’nun faşist orduları cumhuriyetçilerin
üzerine mağripli garibanları sürmedi mi? Özdil ve kampanyacılar sömürgecilerin,
emperyalistlerin, faşistlerin, muktedirlerin zihniyetinin mikro takipçileri
aslında. Sadece o kadar… Bunlar Rusya’
ve ABD gibi hegemonyacı güçlerin bizi ‘kullanmalarından’ yeterince rahatsız
olmazlar da kendilerinin yerine ikame edilebilecek gariban ararlar.
‘Kardeşim senin elin memleketinde ne işin var, tankınla,
tüfeğinle, sen sınırlarını tahkim et, tedbirlerini al, Suriye muhalefeti adı
altındaki çetelerle iş tutmayı bırak, savaşa son ver, barışı sağla’ diyeceği
yerde, bizimkiler değil, onlar katledilsin zihniyetine kapıl. 5 yıldır
Suriye’de macera peşinde koşan hükümetin savaşçı siyasetlerinin devamı olan
askeri müdahalenin genç askerlerimizin başlarına açtıkları felaketle karşısında
da asıl sorumluyu görme/destekle, ‘biz
değil, onlar katledilsin’ triplerine gir.
Üzüntü verici olan tabii ki, imza kampanyasının gördüğü
rağbet! Yaşadıkları sıkıntıların,
felaketlerin sorumluları olarak ‘ötekini’ görme; bazen ‘Kürtleri, bazen
Yahudileri, müslüman olmayanları, homoları, romanları, kadınları, Ermenileri,
Suriyelileri..vb görmek galiba temel hasletlerimizden. Faşizmin üzerinden yükseldiği, inşa edildiği
en temel zaafımız da bu galiba. Nitekim, Avrupa’da bizimkiler de dahil
göçmenlerin muhatap oldukları da bu tür ırkçı argümanlar. Üstelik Avrupalı
ırkçıların son derece net bir şekilde, diğer siyasilerin de ürkek bir şekilde
temsil ettikleri ve aslında Avrupalı vasata da hakim olan zihniyet aynı
Özdil’in zihniyeti. Onlar da Avrupa’da yaşayan göçmenlerin, asalaklığından,
çalışmayıp sosyal ödeneklerle idare edip kıçlarını gezdirdiklerinden
yakınırlar. İlginç değil mi? Maalesef bizim vasatımıza hakim olan bu zaaf da
yükselen faşizm için verimli bir zemin oluşturuyor.
Resimde kayak yapan Suriyelileri görüyorsunuz.
Cengizhan Güngör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder