Zaman zaman sosyal medya hesabımda bu kişilikleri ya ölüm yıldönümlerinde
ya da doğum yıldönümlerinde andım. Tarık
Akan’ı andığımda yorumlara yansıyan kimi eleştrilerden/uyarılardan onun kemalist,
ulusalcı ve hatta ergenekoncu olduğunu öğrendim(!). Adalet Ağaoğlu’nun ‘yetmez
ama evetçi’, Aybar’ın liberal-revizyonist, Ferhan Şensoy’un Perinçekçi olduğunu
ve Ermeni katliamının ‘safsata olduğunu’ söylediğini, Mikis‘in ise faşist
partinin mitingine katıldığını öğrendim. Öğrendim diyorum ama, tahmin
edebileceğiniz gibi bu kişiliklerin bu tür kimi dönemleri, sözleri olduğunu
zaten biliyordum. Yorumlarda ‘bunları bilmiyor olamazsın peki o zaman
nasıl anıyorsun’ cümlelerinin yazıldığı da oldu. Öyle ya ‘ben bu kişiliklerin
bu özelliklerini bildiğim halde onları nasıl anardım’, yani ben de bu tür zaafları/sapmaları
tolere edebilen bir potansiyel mi vardı.
Rahmetli anamın bir lafı vardı. Çeşitli durumları/insanları tasvir ederken kullandığı; 'DOKUZU DÜZGÜN'!
Evet 'dokuzu düzgün' ne koşullardan söz edebiliriz, ne insanlardan. İllaki
eksik, yanlış bir şeyler oldu hayatımızda, bundan sonra illaki olacak da. Bu
istisnasız herkes için geçerli. Elimizde bir hassas terazi de yok, belirleyici
olan, karakteristiğini veren ne olmuştur, hangi dokuz maddenin hangisi ağır
basmıştır, ölçmek hiç kolay değil. O zaman TOPLAMA bakacağız.
Buyurun somut konuşalım; Tarık AKAN öldüğünde, AYBAR'ın ölüm yıldönümünde ne tutum alacaktık? Kimileri ulusalcılığından, ergenekonculuğundan, kimileri de diğerinin revizyonizminden, liberalizminden dem vuruyor. Kimileri de görmezleri duymazları oynuyor. Aziz NESİN kimileri için kahraman, kimileri için anti komünist. Eee ne yapacağız şimdi?
Ölüyorlar, anıyorsun bir sürü yorum, 'o bir dönem şu tutumu aldı' dan
liberalliğine ve hatta hainliğine kadar. Çizik atılıyor. Yahu kardeşim, bir
kere olay öncelikle şu: sen topluma mal olmuş, muhalif duruşuyla temayüz etmiş,
bu topluma bir boyuttan, toplamda inkar edilemeyecek katkılar sunmuş bir
kişiliği anıyorsun, öldüğünde ya da yıl dönümünde, yani bir kişilik tahlili
yapmıyorsun, biyografi yazmıyorsun, nedir yani 'ama o böyle bir tutum da'
almıştı aculluğu. Merak etme senin bildiklerini herkes biliyor, herkes olmasa
da çoğu kişi biliyor. O tarihi konumlanışı duruşu unutturma, yok sayma tutumu
yok. Bir total değerlendirme yapıyor kendi sübjektif dünyanda ve o kişiliği
anmaya değer görüyorsun. Olay bu. Hadi size bir soru daha Yılmaz GÜNEY
sevgililerini, dövdü mü, dövdü; lümpenlik, kabadayılık yaptı mı, yaptı. Savcıyı
vurdu mu, vurdu. Anmayacak mıyız? Ya da her onu anan paylaşımın altına 'ama
bunları da unutma' şerhi mi düşmek zorundayız? Ömrüne bereket GENCO Erkal terki
diyar etse ağzından bir kez bile 'Kürt' sözü çıkmadı diye çizik mi yiyecek? Metin
AKPINAR, Zeki ALASYA, Levent KIRCA ve yüzlercesi. Ne yapmalıyız? Bunlar,
muktedirlerin bir türlü iktidar olamadıklarını hayıflanarak belirttikleri
kültür-sanat, edebiyat dünyasının duvar ustaları değil mi? Al sana İ. BEŞİKÇİ,
yanlış(!) politik tavırlar takınıyor diye Kürt davasına adanmış, yıllarca hapis
yatmış bu kişiliği de çizecek miyiz, kimilerinin yaptığı gibi.
Evet ırkçılık, cinsiyetçi tutum, iktidar yanlısı tutum, militarizm yancılığı çok önemli kriterler. Bu kriterlerle değerlendirmelerde bile çok dikkatli olmak gerektiğini kendi deneyimimden biliyorum. Bu mel'un özellikler bir karakter özelliği, bir çizgi haline gelmiş mi bakmak gerekmez mi? Süreklilik kazanmış mı, inkara dönüşmüş mü? Kaldı ki üç beş yıl öncesine kadar kürt siyasi hareketine düşmanlık eden kişiliklerin nasıl dönüştüğünü gözlerimle gördüm, duydum.
Siz hiç nobel almış bir yazarını bu kadar yerden yere vuran ‘aydın’ topluluğuna sahip bir ülke biliyor musunuz?
Vefa bir semt adı değil, buna gerçekten inanmak istiyorum.
Kendi hayatlarımıza bakalım, oralardan; soldan, solun tarihinden yola çıkalım. Ve insaf edelim. Kendi tarihimiz olmadık savrulmalarla, yanlışlarla dolu olan bir tarih değil mi? Hem bireysel tarihimiz, hem de aidiyetlerimizin tarihi. O zaman bu toptan reddiyeci tutum biraz zorlanırsa ‘iki yüzlülük’ tanımına girmez mi?
Evet, dokuzu düzgün bir şey yok, armutun sapı, üzümün de çöpü var. Önemli olan karakteristik olan, süreklilik ifade eden toplama damgasını vurmuş özellikler değil midir?
Evet ilk taşı hiç günahı olmayan atsın.
Cengizhan Güngör
Tamamen aynı fikirdeyim sevgili Cengiz. Andığın isimlerin tümü bu ülkenin yaşam, sanat ve düşün tarihine yön vermiş kişiler. Varsın bize göre hatalar yapmış olsunlar. Onların hata olduğunu zaten biliyorsak ne gam... İlk taşı atacak bir günahsız yok ve hiç olmayacak.
YanıtlaSil