13 Mayıs 2024 Pazartesi

'TEMATİK SOHBETLER(1-2)' Hakkında,

 

-Datça Muçep çok olumlu bir girişim başlattı. Hele Datça’nın eylemliliğe koşullanmış bir ilçe olduğunu dikkate alırsak. Soluklanma aralarını fikir tartışmaları ve bu yolla birbirimizden öğrenme toplantılarına ayırmak öteden beri özlemini duyduğum bir şeydi. Sevinçle karşıladım ve her iki toplantıya da katıldım.

-‘Antroposen çağı’ toplantısı daha önce belirttiğim moderasyon sorunları dışında, genel hava olarak insan fıtratında cisimleşmiş kimi özelliklerin, yaşadığımız ekolojik yıkımda ve yaklaşan ekolojik kıyametteki rolünü irdelemek üzerinde yoğunlaştı. Gerçi birçok kez temel nedenin kapitalizm olarak ifade edildiğine şahit olundu. Ama bu temel neden bir kenar süsü olarak kaldı. İrdelenmedi. Bir ‘ön kabul’ olarak değinilip geçildi. Ne kapitalizmin bir sistem olarak ekolojik yıkımın esas sebebi olduğu gerçeği, ne de savaşlar, sömürü, dikta rejimlerinin üreticisi olduğu gerçeği tartışılabildi. Ne de ona karşı nasıl mücadele edileceği. Eğer amaç bu değildi denilecekse de; o zaman temel neden olarak gördüğümüz kapitalist sistemin bütünlüklü olarak değerlendirilmesine birkaç paragraf ayırmak gerekmez miydi? Bense, özetin özeti olarak insanın daha çok tüketime koşullanmış, israfa ve ekolojik yıkıma destek mahiyeti taşıyan yanlarının özel vurgu yapılacak bir tayin edicilik taşımadığını düşünüyorum. Daha da ötesinde bu tür özelliklerimizin de binlerce yıllık sınıflı toplumun yan çıktısı olduğu kanısındayım. Kısaca ekolojik yıkımın, büyük bir ihtimalle türümüzün yok olması ile de sonuçlanacak bu sürecin nedeninin, kar-daha fazla kar amacına bünyesel olarak koşullanmış; bu amaçla savaşları, katliamları, soykırımları, dikta rejimlerini araç olarak gören kapitalist-emperyalist sistemin olduğundan eminim.

-İkinci toplantının ise bende bir dejavu hissi uyandırdığını itiraf etmeliyim.1980’de sosyalizm gemisi 12 Eylül faşist darbesinin kayalıklarına çarptığı tarihi dönemeçten itibaren aralıksız maruz kaldığımız bir söylem silsilesi/manzumesi. ‘Düşünmediniz ve hala düşünmüyorsunuz’, ‘uzlaşmadınız ve hala uzlaşmıyorsunuz’, ‘sekterdiniz, dogmatikdiniz ve hala öylesiniz’, ‘farklılıklara tahammülsüzdünüz, empati duygunuz gelişmemişti ve hala öylesiniz’; ikinci toplantıyı da bu özetle ifade edersem haksızlık etmemiş olurum, umarım. Bu özelliğin toplantının ruhuna da ters düştüğü kanısındayım; adeta kafamıza kafamıza vura vura binlerce defa çeşitli kollardan, yıllardır dile getirilen söylemlere bir kere daha tanık olduk. Zinhar geçmişte ya da şimdi bu tür olumsuz özelliklere sahip olmadığımızı iddia ediyor değilim. Geçmişte belki de ayırdedici özelliklerimizdi bu olumsuzluklarımız. Ama el insaf 45 yıl geçti bu travmanın üzerinden ve biz çok tartıştık, hala tartışıyoruz. Yüzlerce makale, kitap ve broşür yayınlandı. Bırakın bunları olgular üretildi. Bir arada olmaz denilenler bir araya geldi. Birlikte çalışamaz denilenler bir arada  çalışır oldular. Desteklenemez denilen siyasi oluşumlar desteklenir oldu. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Datça örneği bile yeterince öğretici. Datça ile ilgili ölçek sıkıntısı yaşıyorsak kafayı kaldırıp etrafa ve olanca çeşitliliği içinde dünyaya bakmak yeter. Umutla izlediğimiz Kadın Hareketi, Kürt hareketi, LGBTİ hareketi, emin olun tek tek kadın-erkek sosyalistlerin ve sosyalist oluşumların elinin değdiği-ürettiği, yarattığı demiyorum- oluşumlardır. Emin olunuz sosyalistlerde de kafa var, onlar da aralıksız düşünüyorlar. Peki tamam mıdır, arındık mı, artık ‘ol’duk mu? Kesinlikle hayır. Daha katedilmesi gereken çok yol var. Kökleşmiş ve bünyeye nüfuz etmiş zaaflarla maluluz. Mücadelenin tabiatı da bu değil midir? Marilyn Monroe’ya atfedilen bir söz duymuştum, ‘tam finişe vardığını düşündüğün anda hayat yeniden başlar’. Özetle 1. ve 2. toplantıda zihniyet dünyamızın ve birikimlerimizin ayrımcılığa uğradığı kanısındayım. Yaşadığımız dönemin son derece girift, başedilmesi zor güçlüklerini sosyalist deneyler ya da sosyalistlerin hataları üzerinden tartışarak çözemeyiz.

Bu bitimsiz mücadeleden her dönemeçte olumluluklarımıza dayanarak çıkacağız. Hiçbir zaman ‘unutmayacağız’ birikimimize sahiplenerek kendimizi yenileyeceğiz. Daha işin başındayız. Prometheus’un kararlılığı, Sisyphos’un inadıyla.

Emeği geçenlerin eline koluna sağlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...