19 Aralık 2014 Cuma

Kim kuzu, kim kurt? Kim zalim, kim mağdur?


Kim kuzu, kim kurt? Kim zalim, kim mağdur?TÜRKİYE GÜNDEMİ
1,0
    
17.12.2014 
Bu basit denklemi bize mağdurların muktedirlere karşı mücadelesi olarak kabul ettirmeye çalışan oldukça geniş birçevre oluştu. En azından bir bilinç kayması var. Büyük(!) ve umutsuz muhalefet partilerinin iktidar karşısındaki acziyetinden beslenen ve onları muktedirler arasındaki koalisyonun çökmesinin yarattığı sarsıntılardan faydacı siyasi sonuçlar üretebileceğini düşünmeye iten zeminin de bu yanılsamada bir etken olduğunu belirtmek gerekir.  Diğer yandan esas etkenin, Türkiye siyasi tarihinde benzeri az görülen vahşilikteki bir iktidarın sultasından biran önce kurtulma dayanılmaz arzusunun ya da bu vahşi sultadan kurtulmasının neredeyse imkansız olduğu şeklinde giderek toplumda yayılan umutsuzluğun yol açtığı 'gitsinler de ne olursa olsun' duygusunun altını çizmek gerekir.
Bu iktidarın herhangi bir uygulamasının desteklenmesinin prensip olarak ve etik olarak mümkün olmaması şartlarında-bunca olup bitenden sonra-; iktidarın hedefindekilerin de kolayca 'mağdurlar' kategorisine dahil edilmesi kaçınılmaz oluyor.  Nitekim bu etkenler ve bunun yanında gözaltına alınanların da 'dizi yapımcısı, gazeteci olmaları' dolayısıyla, zalim iktidar-mağdurlar karşıtlığı toplumda bir karşılık buluyor.
Biz bu filmi çok kısa zaman önce görmüştük. Üstelik sahneye koyanın cemaat güçleri, rejisörün hükümet olduğu filmi. Sahte ve hukuksuz olarak elde edilmiş delillerle, hiçbir suçlu suçsuz ayrımı yapmadan tamamen muhalefeti toptan yok etmek üzere hazırlanmış bir senaryo etrafında bir ortak yapım olarak.
Bu hukuk dışı olmak bir yana, tamamen siyasi amaçlarla ve bir proje olarak oluşturulmuş yakın geçmişin büyük davaları bu büyük ORTAKLIK çökünce göçmüş ve bir dizi masumun yanında yılların darbeci paşaları ve isimleri, karanlık 'suikastlere' de karışmış sanıkları da serbest kalmışlardı.  Bu illegal ve hukuksuz koalisyonun-cemaat güçleri ve hükümet- bu uydurma davaları bir çok masumun yıllarca hukuksuz olarak içerde tutulmalarına yol açtığı kadar, kimi gerçek suçluların da sonuç olarak mağdur ve mazlum sıfatıyla aramızda dolaşıyor olmasına imkan sağlamıştır.
Aynı filmi, bu kez yapımcısı, rejisörü, sahneye koyanı, ışıkçısı.vb hepsi AKP hükümeti tarafından yönetilen bir yapım olarak izliyoruz. Üstelik yine hukuksuz, yine her türden muhalefeti yok etme amacına uygun olarak sahneye konmuş şekilde.  En yetkili ağızdan 'bitaraf olan bertaraf olur' tehditleriyle.  Ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarını örtbas etmekte bir engeli daha ortadan kaldırmak üzere.  Ve yine ortalıkta hedef alınanlar içinde gerçekten masumlar olduğu ve sahte masumlar olduğu koşullarda. Ve hedefindekilerin kolaylıkla mağdur rolü oynamalarına imkan verecek koşullarda. Er ya da geç bu davalar da benzerleri gibi çökecek ve yine ortalık 'mağdur'dan geçilmeyecek.
Birileri cemaatten ve sözcülerinden bir özeleştiri beklentisine girdi bile. Yani birileri tarifsiz bir aymazlıkla cemaat sözcülerinden bir demokratlaşma eğilimi, 'biz acaip hatalar yapmışız' demokrat refleksi bekliyor. Bu hakikaten tarifi mümkün olmayan bir aymazlık. Onlarca yıldır son derece sabırla ve ince yöntemlerle büyük bir dava için devlet kadroları içinde örgütlenmiş, o devletin yargısını, güvenlik kuvvetlerini neredeyse ele geçirmiş, kendisine ait dev medya ve finans kuruluşları yaratmış bir örgütten ya da temsilcilerinden 'özeleştiri' beklentisi nasıl bir aymazlıktır? Ya da bunlar nasıl mağdurlardır?
Sadece 2007'den itibaren bugünkü iktidarla kurduğu ve bütün güçlerini onun içi seferber ettiği  koalisyon dönemi değil; 30-40 yıla dayanan tarihinde her zaman devletin ve onun güçlerinin yanında yer almış bir örgütten söz ediyoruz. Aslında bunları en iyi ve yakından tanıyan Kürtler. Kürt siyasi hareketi ve Kürt düşmanlığı hala bunlara ait medya organlarının dizilerinin esaslı konusu. Buralardan nemalanıyorlar. Koalisyondan tasfiye edilmeden önce tezgahladıkları KCK davaları hafızalardan ne çabuk silindi? Bu kadar güçlü bir iktidar odağından, muktedirden  'mağdur' yaratmaya çalışmak abesle iştigal. Kolu kanadı bir ölçüde kırılmış olsa da.
Her ne kadar onu tasfiye etmeye çalışan güç daha vahşi, tehlikeli ve iktidar olanaklarına sahip olması dolayısıyla daha sağlam bir pozisyonda olsa da. 
Cengizhan Güngör

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...