21 Nisan 2016 Perşembe

AKP’NİN YENİ MÜTTEFİKİ! YENİ KUTSAL İTTİFAK!


AKP’nin kankalık düzeyinde teklifsizce kurup geliştirdiği; ‘ne istediler’ de vermedik vecizesiyle derinliğine nüfuz edebildiğimiz, birçok büyük operasyonları birlikte planlayıp uyguladıkları cemaatle kurulan koalisyon, hepimizin gözü önünde çatırdayarak çöktü. Bu çöküşün sancıları emniyet, yargı, medya alanları ve ekonomik birimler üzerinde  bizzat CB yönetiminde bir huruç karekatı olarak sürüyor. Görünen o ki, bu savaşta saray inisiyatifi ele geçirdi, eski ‘kankanın’ kolu kanadı kırıldı, büyük ölçüde etkisizleştirildi. Gerçi savaş henüz sonuçlanmış değil, devam ediyor, ancak ‘günün’ galibinin saray olduğunu söylemek yanlış olmaz…

Hakkını teslim etmek gerekir; saray, bu huruç harekatını büyük bir ‘maharetle ve hiçbir kural tanımadan’ sürdürüyor. Maharetle diyoruz, çünkü, bizzat hapislere doldurduğu ve çoğunu ‘proje davalarla’ yıllarca hapis cezalarına çarptırdığı silalı-silahsız muhalif unsurların vebalini eski müttefikine-cemaate- ciro etmeyi becerdi. Bununla da kalmadı, bu eskinin AKP karşıtı muhalif unsurlarını-ki onlar bu memlekette önemli bir güç odağıdırlar, devletin eski sahipleri olarak- yedeklemeyi başardı. Önce cemaate karşı, bir süredir de Kürtlere ve geçekten demokratik muhalefete karşı. Bu çevreler kendilerini yıllarca hapislerde yatıran ve ağır hapis cezalarına çarptıran ve sonra da ustaca bir manevrayla ‘biz yapmadık, cemaat yaptı’ diyerek zorunlu olarak bu yönelimden çark eden AKP’nin safsatalarına inandılar ya da inanmış görünüyorlar. Daha da çok serbest bırakılmalarının diyetini ‘devletin ali menfaatleri’ni düstur edinmiş kişilikler-kurumlar olarak AKP’ye ve saray’a ödüyorlar. 

Hiçbir kural tanımadan diyoruz, çünkü saray komutasında yürütülen operasyonlar, tıpkı  Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde yapıldığı gibi hiçbir evrensel ya da yerel hukuk kuralı tanınmadan uygulanıyor. Şimdi cemaate karşı ve daha da önemlisi aynı zamanda demokratik muhalefete karşı. Görünen o ki, ‘ergenekoncuların ve balyozcuların’ kahir ekseriyeti, kendilerine uygulanana tıpatıp  benzer hukuk dışı süreçlere şimdi maruz kalanlara karşı hiçbir empati duymuyor ve yapılanlara hiçbir itirazı yok. Tam tersine hararetle destekliyorlar.

Bu sürecin öne çıkan karakteristiklerinden biri askeriyenin bir süredir kısılmış sesinin yeniden çıkmaya başlamış olmasıdır. Bilindiği gibi özellikle 90 yıllık cumhuriyet tarihinin temel iktidar odağı, kimi zaman doğrudan iktidarı üstlenerek bizzat, çoğu zamanda sütre gerisinden hep cihet-i askeriye olmuştur. Cihet-i askeriye daha çok Kürt kalkışmasını ne pahasına olursa olsun halletme ortak zemininde Saray ve AKP hükümeti ile yeni bir müttefik olarak anlaşmış görünüyor. Ki bu ortak zemin, eşyanın tabiatı gereği silahı elinde tutanın sesinin süreç içerisinde daha güçleneceği bir zemindir. Başka bir deyimle savaş hali, askeriyenin eski mutlu günlerine dönüş umudunu diri tutmasına; bir çok tasfiye ile darbeler alan muktedir yapısını, yaralarını sararak yeni bir düzlemde yeniden inşa etmesine vesile olabilecek gibi görünüyor. Bu durum aynı zamanda, askeriye ile devletin yeni sahipleri ya da sahiplerinden biri olmak için 14 yıldır çırpınan islamcı oligarşi arasında yeni bir kalıcı ittifak koşullarının hem uzlaşma hem de çatışmalar içeren konjonktürel  hesaplaşması daha bir süre devam edecek anlamına geliyor. Geçmiş 14 yıllık süreçte yaşananlar, islamcı oligarşi açısından iktidarını sağlamlaştırdıkça geleneksel devlet politikalarıyla uzlaşma yönünü bütün barizliğiyle açığa çıkardı. Bu yönüyle bugün iktidar kaynaklı uygulamaların ’12 Eylül’ rejimi uygulamalarıyla karşılaştırılıyor olması tesadüf değildir. Aynı zamanda askeriyede ‘devletin ali menfaatleri’ temel alındıkça, ‘vatan sınırlarının tehikede’ olduğu koşullarda, hele hele saray olgarşisinin fetihçi ve savaşçı özellikleri devam ettiği sürece,  islamcı ideolojiyle ve onların temsilcileriyle birlikte iktidarı paylaşmayı içine sindirebileceğinin bir çok işareti şimdiden görülmektedir. Bu anlamda askeriye eski askeriye değildir. Kaldı ki yeni iktidar sahiplerinin dayandığı %50’lik oy desteğinin dikkate alınmamasının mümkün olmadığı koşullarda. Üstelik şehirlere bile tanklarla girme imkanını buldukları bir konjonktürde. Ve nitekim ciheti askeriye de artık operasyonlarını tekbirler eşliğinde ve esedullah timleriyle birlikte yapma noktasına geldi.

Tabii ki, yeni ittifakın tesis edilmesi ve kalıcı hale gelmesi süreci çatışmalarla dolu gelişmeler ve gerilemelerle sürecek. Nitekim islamcı  iktidarın keskin nişancı tetikçileri, ön cephe savaşçıları, piyonlar genel kurmaya yönelik salvo atışlarını ‘cemaate karşı tavır alınmadığı’ noktasından başlattılar. Sarayın 30 Ağustosta askeriye içinde yeni tasfiyelere gideceği psikolojik terörü ile birlikte.


Bu savaşçı, fetihçi kutsal ittifakı dağıtacak olan açıktır ki, başta sosyalistler olmak üzere bütün demokratik muhalif güçlerin; Kürt halkının özyönetim mücadelesini, işçi ve emekçilerin hak ve örgütlenme mücadelelerini, gençlik ve kadın mücadeleleri ile birleştirme becerileri olacaktır. Gün özgürlük ve demokrasi için ve seküler yaşam alanlarımızı korumak için ve barış için direnme günüdür. Özellikle barış, çünkü bu muktedirlerin ittifakı, içte ve dışta savaş zemininde güçlenmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...