AKP’nin kankalık düzeyinde teklifsizce kurup geliştirdiği; ‘ne istediler’ de vermedik vecizesiyle derinliğine nüfuz edebildiğimiz, birçok büyük operasyonları birlikte planlayıp uyguladıkları cemaatle kurulan koalisyon, hepimizin gözü önünde çatırdayarak çöktü. Bu çöküşün sancıları emniyet, yargı, medya alanları ve ekonomik birimler üzerinde bizzat CB yönetiminde bir huruç karekatı olarak sürüyor. Görünen o ki, bu savaşta saray inisiyatifi ele geçirdi, eski ‘kankanın’ kolu kanadı kırıldı, büyük ölçüde etkisizleştirildi. Gerçi savaş henüz sonuçlanmış değil, devam ediyor, ancak ‘günün’ galibinin saray olduğunu söylemek yanlış olmaz…
Hakkını teslim etmek gerekir;
saray, bu huruç harekatını büyük bir ‘maharetle ve hiçbir kural tanımadan’
sürdürüyor. Maharetle diyoruz, çünkü, bizzat hapislere doldurduğu ve çoğunu
‘proje davalarla’ yıllarca hapis cezalarına çarptırdığı silalı-silahsız muhalif
unsurların vebalini eski müttefikine-cemaate- ciro etmeyi becerdi. Bununla da
kalmadı, bu eskinin AKP karşıtı muhalif unsurlarını-ki onlar bu memlekette
önemli bir güç odağıdırlar, devletin eski sahipleri olarak- yedeklemeyi
başardı. Önce cemaate karşı, bir süredir de Kürtlere ve geçekten demokratik
muhalefete karşı. Bu çevreler kendilerini yıllarca hapislerde yatıran ve ağır
hapis cezalarına çarptıran ve sonra da ustaca bir manevrayla ‘biz yapmadık,
cemaat yaptı’ diyerek zorunlu olarak bu yönelimden çark eden AKP’nin
safsatalarına inandılar ya da inanmış görünüyorlar. Daha da çok serbest
bırakılmalarının diyetini ‘devletin ali menfaatleri’ni düstur edinmiş
kişilikler-kurumlar olarak AKP’ye ve saray’a ödüyorlar.
Hiçbir kural tanımadan diyoruz, çünkü saray
komutasında yürütülen operasyonlar, tıpkı
Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde yapıldığı gibi hiçbir evrensel ya da
yerel hukuk kuralı tanınmadan uygulanıyor. Şimdi cemaate karşı ve daha da
önemlisi aynı zamanda demokratik muhalefete karşı. Görünen o ki,
‘ergenekoncuların ve balyozcuların’ kahir ekseriyeti, kendilerine uygulanana
tıpatıp benzer hukuk dışı süreçlere
şimdi maruz kalanlara karşı hiçbir empati duymuyor ve yapılanlara hiçbir itirazı
yok. Tam tersine hararetle destekliyorlar.
Bu sürecin öne çıkan
karakteristiklerinden biri askeriyenin bir süredir kısılmış sesinin yeniden
çıkmaya başlamış olmasıdır. Bilindiği gibi özellikle 90 yıllık cumhuriyet
tarihinin temel iktidar odağı, kimi zaman doğrudan iktidarı üstlenerek bizzat,
çoğu zamanda sütre gerisinden hep cihet-i askeriye olmuştur. Cihet-i askeriye
daha çok Kürt kalkışmasını ne pahasına olursa olsun halletme ortak zemininde
Saray ve AKP hükümeti ile yeni bir müttefik olarak anlaşmış görünüyor. Ki bu
ortak zemin, eşyanın tabiatı gereği silahı elinde tutanın sesinin süreç
içerisinde daha güçleneceği bir zemindir. Başka bir deyimle savaş hali, askeriyenin
eski mutlu günlerine dönüş umudunu diri tutmasına; bir çok tasfiye ile darbeler
alan muktedir yapısını, yaralarını sararak yeni bir düzlemde yeniden inşa
etmesine vesile olabilecek gibi görünüyor. Bu durum aynı zamanda, askeriye ile
devletin yeni sahipleri ya da sahiplerinden biri olmak için 14 yıldır çırpınan
islamcı oligarşi arasında yeni bir kalıcı ittifak koşullarının hem uzlaşma hem
de çatışmalar içeren konjonktürel
hesaplaşması daha bir süre devam edecek anlamına geliyor. Geçmiş 14
yıllık süreçte yaşananlar, islamcı oligarşi açısından iktidarını
sağlamlaştırdıkça geleneksel devlet politikalarıyla uzlaşma yönünü bütün
barizliğiyle açığa çıkardı. Bu yönüyle bugün iktidar kaynaklı uygulamaların ’12
Eylül’ rejimi uygulamalarıyla karşılaştırılıyor olması tesadüf değildir. Aynı
zamanda askeriyede ‘devletin ali menfaatleri’ temel alındıkça, ‘vatan
sınırlarının tehikede’ olduğu koşullarda, hele hele saray olgarşisinin fetihçi
ve savaşçı özellikleri devam ettiği sürece,
islamcı ideolojiyle ve onların temsilcileriyle birlikte iktidarı
paylaşmayı içine sindirebileceğinin bir çok işareti şimdiden görülmektedir. Bu
anlamda askeriye eski askeriye değildir. Kaldı ki yeni iktidar sahiplerinin
dayandığı %50’lik oy desteğinin dikkate alınmamasının mümkün olmadığı koşullarda.
Üstelik şehirlere bile tanklarla girme imkanını buldukları bir konjonktürde. Ve
nitekim ciheti askeriye de artık operasyonlarını tekbirler eşliğinde ve
esedullah timleriyle birlikte yapma noktasına geldi.
Tabii ki, yeni ittifakın
tesis edilmesi ve kalıcı hale gelmesi süreci çatışmalarla dolu gelişmeler ve
gerilemelerle sürecek. Nitekim islamcı
iktidarın keskin nişancı tetikçileri, ön cephe savaşçıları, piyonlar
genel kurmaya yönelik salvo atışlarını ‘cemaate karşı tavır alınmadığı’
noktasından başlattılar. Sarayın 30 Ağustosta askeriye içinde yeni tasfiyelere
gideceği psikolojik terörü ile birlikte.
Bu savaşçı, fetihçi kutsal
ittifakı dağıtacak olan açıktır ki, başta sosyalistler olmak üzere bütün
demokratik muhalif güçlerin; Kürt halkının özyönetim mücadelesini, işçi ve
emekçilerin hak ve örgütlenme mücadelelerini, gençlik ve kadın mücadeleleri ile
birleştirme becerileri olacaktır. Gün özgürlük ve demokrasi için ve seküler
yaşam alanlarımızı korumak için ve barış için direnme günüdür. Özellikle barış,
çünkü bu muktedirlerin ittifakı, içte ve dışta savaş zemininde güçlenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder