Bir gerçeği tespit etmek gerek. Muktedirin değişen koşullara uyum
sağlama yeteneği olağanüstü. Kısa bir dönem içerisinde AB perverlikten AB
düşmanlığına; Fetullah örgütü düşkünlüğünden, Fetullah düşmanlığına; askeri vesayet karşıtlığından,
mitinglerde Genel Kurmay Başkanı konuşturmaya; Rusya düşmanlığından ve Rusya’nın
Suriye’deki rolünü kınamaktan, Rusya dostluğuna ve Suriye’de çözümün Rusya olmadan gerçekleşmeyeceği görüşüne;
İsrail’in ‘katil devlet’ olduğu iddiasından, aynı ülkeyle ilişkileri
geliştirmek aşamasına; dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı duruştan,
dokunulmazlıkların kaldırılması aşamasına; ‘çözüm’ süreçlerinden savaş
süreçlerine bir çırpıda sıçranıveriyor… Belli başlılarını dile getirdiğimiz bu
listeye şüphesiz bir dizi başka örnek de
eklenebilir…
14 yıllık iktidar sürecine damgasını vuran bu sert kırılmalar, 180
derece dönüşler; bir başka deyişle düşmanlıktan-dostluğa,
karşıtlıktan-taraftarlığa geçişler tutarlı bir zemin teşkil eden ideolojik-politik
referanslara da dayanmıyor… Ha keza siyaset bilimcilerinin sıkça vurguladığı ‘esnek
politika’ zorunluluğunun gereklerine de!.. Tamamen muktedirin kendi iktidarının
devamını ve bekasını garanti altına almaya yönelik sıçramalar… Bu sıçramalarda
zaman zaman ‘o gün için öyle görünmek zorunluluğu(!)’, yani takiyye motivasyon
kaynağı oluyor. Diğer yanda ‘paçanın fena halde sıkışması’…
Bu ‘yeteneğin’ iki yönü var kuşkusuz. Bir yanıyla ‘fosluğa’, ülke içi ya da uluslar arası politikanın
gerçeklerinden uzaklığa , politikalarının ve programlarının içinin boşluğuna…
Ve hatta bütün bu hamaset dolgusuyla işlenen politikaları yerine getirmek için
gerekli güçlere, kadrolara sahip olmamasına. Yani ‘el yardımına’ muhtaçlığa… Bu
yanı muktedirin zaafına işaret ediyor.
Diğer yanıyla 14 yıldır ciddi ‘badirelerle’ karşılaşan iktidarın,
değişen koşullara, hiçbir ilkesel kaygı taşımadan, geçmiş müktesebatına
uygunluğu tasasını zerre miskal taşımadan uyum sağlayarak, bu badirelerden
sıyrılabilme yeteneğine işaret ediyor. Bu açıdan politik psikoloji anlamında ‘kişilik
bölünmesiyle’, ‘çok kişiliklilikle’ malül iktidar, bu özelliğini ‘kuvvete’, krizleri
fırsata çevirmeyi becerebiliyor… Ve
ilginç olan şu ki, sıçradığı yeni platformda bir zamanlar düşman olduklarıyla
müttefik olmayı; liberallerden koparken ulusalcıları yedeklemeyi beceriyor… Ya da bir kısım muhalefet odaklarını paralize
etmeyi…
DARBE SONRASI!
İktidar egemenleri 14 yıllık iktidarlarının en büyük ‘kriziyle’ 15
temmuz 2016’da karşılaştı… Bir zamanların ‘kanka’sı, bütün operasyonlarda
birlikte hareket ettikleri ortakları TSK içindeki güçlerini harekete geçirerek kanlı-faşist
bir darbe girişiminde bulundu.
Bugünden geriye baktığımızda ‘çekirge’ ateş çemberinden yine kurtulmuş
görünüyor, üstelik döneme özgü yeni avantajlarla birlikte… Günün geçerli
sloganı ‘darbelere karşı büyük milli uzlaşma’… Etkili olmuşa benziyor… ‘Darbelere
karşı mısın-değil misin, milli uzlaşma sağlanıyor’ psikolojik terörü, daha 14 Temmuzda muhalif olan kimi güçleri hayırhah bir tutuma sürüklerken
ve paralize ederken, İktidar daha öncesinden yedeklediği MHP’nin yanına en
büyük muhalif parti CHP’nin yönetimini de eklemlemeye çalışıyor. Bu yolda CHP’de-şimdilik
olmasını umuyorum- ökseye yakalanmış
görünüyor… Üstelik OHAL kararnameleriyle, onbinlerce gözaltı ve tutuklamalarla,
hapishanelerin dolup taştığı, Fetöcü yakalama kampanyası adı altında fırsat bu
fırsat bütün muhaliflerin içeri tıkılmaya çalışıldığı, tarihin en büyük
asker-sivil bürokrat ve akademisyen tasfiyesinin yaşandığı koşullarda… Üstelik
para-militer sokak güçlerinin örgütlenmesinin provalarının yapıldığı-tamamlandığı-
koşullarda… Medyada da kırıntı halinde
kalmış muhaliflerin yerlerine yeni yandaşlar eklenerek tam tekel sağlanmış görünüyor. HDP’nin şahsında ‘elbirliği
ile’ 6 milyonun dışlandığı ve linç çağrılarının yankılandığı koşullarda yeni
bir ‘rejim’ inşa ediliyor… Devlet yeniden yapılandırılıyor… İktidar güçlerini
konsolide ediyor, muhalif aydınlar yeniden saflaşıyor…
Bu böyle ne kadar daha devam edebilir? Çekirge daha kaç kere
sıçrayabilir? Krizi fırsata çevirme, yeni durumlara hemen uyum sağlama yeteneği
daha ne kadar sürebilir? Belirsiz…
Üstelik batının hegomonlarının müttefiklerine nerede patlayacağı belli
olmayan bir el bombası olarak baktığı, artık ‘sabrın’ sınırlarına gelindiğinin gözlemlenebildiği
koşullarda; bütün manevralara rağmen Rusya ile ilişkilerin düzelmesinin zamana ve ciddi tavizlere bağlı
olduğu koşullarda… Ortadoğu’da düşülen bataklıktan çıkmak için çırpınıldığı
koşullarda…
Ülkenin ‘öngörülebilir ülke’ olmaktan çıkarak dış yatırımların çekilmeye
başladığı, turizm gelirlerinin neredeyse sıfırlandığı koşullarda yakın ve orta
vadeli gelecek belirsizliğini koruyor.
Sonuç olarak, iktidarın hacıyatmaz gibi her şart altında dört ayağı
üzerine düştüğü ve otokrat iktidarını koruyabildiği zeminin, kelimenin
gerçek anlamında en geniş demokrasi cephesinin kurulamadığı koşullarda
gerçekleştiğini de unutmamak gerekiyor. Hastalığın ilacı burada…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder