22 Ocak 2017 Pazar

BIRAKALIM SIZLANMAYI, İLLA Kİ 'EVET' ÇIKACAK DİYE BİR ŞEY YOK!


Lafı dolandırmadan baştan söyleyelim; referandum  süreci ve sonucunda alınacak ‘hayır’ zaferiyle diktatörlük inşası çabalarına amansız bir darbe indirmek mümkündür. Koşullar bir çok bakımdan demokratik muhalefet ve sürdürülecek ‘hayır kampanyası’ için elverişli imkanlar sunmaktadır.

-Saray iktidarının cazibe/çekim alanı-hele 2010 referandumu ile karşılaştırıldığında da görüleceği üzere- büyük ölçüde reisinin karizmasının sınırlarına kadar gerilemiştir.  ‘Mezardaki ölüyü oy vermeye’ çağıran cemaat desteği tamamen ortadan kalkmış-kanlı bıçaklı hale gelinmiş-; yola birlikte çıkılan bütün ‘dava arkadaşları’ Gül, Davutoğlu, Arınç son derece nezaketsiz bir şekilde tasfiye edilmişlerdir. Etraflarında neredeyse mili görüşçü kalmamış, ‘sonradan olma-başlıca yetenekleri çıkar gözetmek olan muhteris ve etik değerleri sıfırlanmış-dava arkadaşları’  tarafından kuşatılmışlardır. Oy açısından anlamlı bir sayıya tekabül etmese bile moral ve politik olarak önemli sayılabiecek liberal ‘yetmez ama evet’ desteği de artık yoktur.

-Yandaş kalemşörler de artık birbirlerine küfür edecek noktalara sürüklenmişler ve ciddi bir yarılmanın içine düşmüşlerdir. Suriye, İsrail ve bir çok temel politikalarda yaşanan 'u' dönüşleri AKP’li entelijansiyanın anlamlı bir kısmını  ciddi tereddütlere sürüklemiştir.  Bu yarılmanın bir tarafında Gül ve Davutoğlu’nun gölgesini görmek pekala mümkündür. Saik ne olursa olsun bu yarılma ‘tek adamlık’ hülyası için-henüz bütün çıplaklığı ile açığa vurulmamış olsa da içten içe bir kaynamaya işaret etmekte-ciddi bir zaaf oluşturmaktadır.  Görünen ve hissedilen odur ki olup bitenler, yaşanan tasfiyeler AKP kamuoyunda içten içe bir rahatsızlık yaratmıştır. Ve daha da önemlisi AKP seçmeninin parlamentodaki gibi ‘açık oyla marke edilmesi de’ artık mümkün değildir.

-Başta kimi muktedir etrafındaki siyasiler olmak üzere bazı kalemşörler referandumun başarısı üzerinde ‘pek de rahat olunmaması’ gerektiğini dile getirerek sonucun başka türlü tezahür edebileceği noktasındaki endişelerini de dile getirir olmuşlardır. Türkeş; ‘bir seçim sonucunda %40’la tek başınıza iktidar olarak başarı kazanmış olursunuz, ancak referandumda %49’da oy alsanız yenilmiş olursunuz’ diyerek kendilerini bekleyen tehlikeyi açığa vurmuştur. En son başbakanın da referandum tarihi konusundaki ‘aceleye’ kulislerde dikkat çektiği basına yansımıştır.

-AKP kurmayları ve saray da özellikle MHP seçmenine ne kadar güvenebileceklerinden emin değillerdir. Görünen odur ki, MHP seçmeni Bahçeli yönetiminin arkasında milletvekilleri gibi hizaya girecek değillerdir.

-Kamuda, akademide, eğitim teşkilatında, yargıda yapılan hiçbir ahlaki, insani ve hukuki ölçü tanımayan on binlerce kişinin işinden gücünden edilmesine ve bir ekmeğe muhtaç hale getirilmesine yol açan torba-tasfiyelerin yarattığı rahatsızlığın da saray hayalleri için bir engel yaratacağı hesaba katılmalıdır.

-Gazeteci tutuklamaları, siyasilere yönelik baskılar, yüzlerce TV, radyo ve yayın organı ve stk’nın kapatılmasına yönelik KHK’lar, HDP milletvekillerinin içeri atılması, Kürt il ve ilçelerinin yıkımı; eğitim müfredatı ve teşkilatında yapılan/yapılması düşünülen  değişiklikler, seküler yaşamın giderek ve adım adım ortadan kaldırılması yönünde yaşam biçimlerine yönelik müdahaleler, işçi mücadelelerine yönelik baskılar ve grev yasakları demokratik muhalefetin bütünleşmesi için elverişli bir zemin yaratmaktadır.

-Ekonomik kriz hızla tırmanmaktadır. Kriz göstergeleri döviz patlamalarıyla iş dünyasının giderek genişleyen kesimlerini batmanın eşiğine getirmiştir. Alım gücü hızla düşmekte, kredi borcuna mahkum edilmiş vatandaş geleceğinden endişe etmektedir.

ÖYLEYSE,
-İlk yapılması gereken ‘bittik-yandık’ haleti ruhiyesinden/karamsarlığından sıyrılmış olmak gerekir. İnanmak gerekir, İnanmak yolun yarısıdır. İlk defa-uzun süredir- muhalefetin bir bütün olarak ‘hayır kampanyası’ etrafında güçlerini birleştirmeleri için bir fırsat doğmuştur. CHP, HDP, demokratik-sosyalist muhalefet, liberal aydınlar, ‘Saadet’ seçmeni, MHP seçmeni, endişeli-güvensiz AKP seçmeni, son dönemin vahşi politikalarıyla yaratılmış geniş mağdur ve memnuniyetsiz kesimler bu kampanyanın başarıya imkan verecek olan geniş zeminini teşkil etmektedir.

-İkincisi; ‘‘hayır’ çıksa ne olur ki, zaten müthiş yetkileri var, ne değişecek’ tutumu eğer altedilemezse demokratik muhalefetin en önemli zaaflarından biri olacaktır. Oysa çok açıktır ki, ‘hayır sonucu’ diktatoryal sürecin inşasında amansız bir kırılma yaratarak demokratik inisiyatifin yeniden özgüven ve inisiyatif kazanmasına yol açacaktır. Saray için tabii ki tam tersi sonuçlar üretecektir.

-Sadece HAYIR sloganı etrafında birleşmiş güçler olarak, politik ve örgütsel aidiyetlerden sıyrılarak klasik/ilk akla gelen eylem biçimlerinin ve dilin ötesinde bir renkli, yaratıcı eylemler kuşağı organize edilmeli, birleştirici bir dil tutturulmalıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...