Her kafadan bir ses
çıkıyor. Kimisi kesin zaferden emin
değil, kimisi tam tersi sonuçlar çıkabileceği ihtimalini acıklı bir şekilde ısrarla
dile getiriyor. Yeminli tetikçilerin bütün saldırılarına rağmen ‘aman dikkat’
seviyesinde de olsa uyarılarını sürdürüyorlar. Yandaş kamuoyu kuruluşlarının
bazıları ‘hayır’ın önde olduğunu itiraf ederken, diğerleri ancak ‘başabaş’ bir
durumdan söz ediyorlar. Hatta kimileri bir ‘olağan dışı’ sürecin bahane edilerek
referandumun ertelenebileceğinden bile söz edebiliyor. Kimse yeni müttefikleri
MHP’nin seçmen kitlesine güvenmiyor. Haksız da değiller. Nitekim MHP’li muhalifler bir çok ünlü
ülkücünün katılımıyla güçlü bir ‘hayır’
toplantısıyla kampanyayı başlattılar.
Reis’in sahaya
çıkmasıyla her şeyin düzeleceğine(!) olan inanç da sarsılıyor. Reis
programlarını iptal ediyor. O da ‘hayır’cılarla terörizmi aynılaştırma
retoriğinden ‘CHP’li ve hatta HDP’li kardeşlerim’ üslubuna sıçrıyor, onun da
kafası karışık. Umre kıyafetiyle arz-ı endam ediyorsunuz, ‘bu bir rejim
değişikliği değildir, sistem değişikliğidir’ diyorsunuz, sonra ağzınızdan ‘gücü
tek elde topluyoruz’ sözünü kaçırıveriyorsunuz.
Özgüvenli, ortak,
inançlı bir kampanya dili tutturabilmiş değiller. ‘Evet’i ‘hayır’cıların ne
kadar kötü ve tehlikeli olduğunu ısrarla dile getirerek hakim kılabileceklerini
sananlar hala baskın. Daha doğrusu getirdikleri anayasa değişikliği teklifini
savunabilecek pozitif bir duruşa sahip değiller. Bazıları ‘pozitif kampanya
yapılmalı’ diyor, ısrarla, ama olmuyor olamıyor. Çünkü ortalıkta ‘el
içinde savunulabilecek’ bir şey yok. Kazanma ihtimalleri ancak tozu dumana
katarak, gürültüye ve boğuntuya getirebilme performansına bağlı. Sanki bir çoğu
da ‘inanmıyor’ gibi ya da içten içe ‘bu kadarı da fazla mı acaba’ diye
düşünüyorlar. Öyle ya ‘reis’in yarın nasıl bir tutum alacağı, kimi hedef
tahtasına oturtacağı belirsiz. Bir şey söylüyorsunuz, o cepheden halisane
duygularla ya bizzat reisin ya da kalemşörlerin dizginsiz saldırılarına maruz
kalıyorsunuz.
O cenahtan birileri ‘evet’
kazanamazsa, iç savaş çıkar tehditleri savuruyor, mafyatik örgütlü simalar da ‘hayır’cıları
sokakta beklediklerini(!) ifade ediyorlar. Gaza gelen gençler de silahlarla
resim çektirip dolaşıma sokuyorlar. Dünür silahtan sözediyor, ‘Halkın Özel Harekatı
(HÖH) arabaları da yeniden sokaklara sürülüyor.
Devletin kurumları da-belki
de artık AKP’nin kurumları demek daha doğru- sanki ‘hayır’ cephesini
güçlendirmek üzere seferber olmuş durumda. Kimi valiler, kaymakamlar,
Cumhuriyet Savcı yardımcıları, MEB il ilçe müdürleri, bürokratlar hiçbir endişe
duymadan ‘evet tercihlerini’ kamuoyu ile paylaşıyorlar. Hatta imamlar,
müezzinler…
KHK’larla binlerce insan
işinden gücünden edilip itiraz hakları elinden alınmış bir şekilde önce sokağa,
yetmiyor hapise atılıyor. Ülkenin gözbebeği saygın üniversiteler bir yandan YÖK
ve işbirlikçileri tarafından bilim insanlarından ‘temizleniyor’. Üstelik kimi
iktidar dostları cenahından bile ciddi ve feryat halinde tepkilere yolaçacak
şekilde Cübbeler postallarla çiğneniyor, Yaşlı, genç bilim insanları hocalar gaza
boğuluyor, darp ediliyor. Sonra da çıkıp-alay eder gibi- ‘hata varsa düzeltilir’,
‘haksızlığa uğradıklarını düşünenler devlete başvursunlar’ diyorsunuz. Bazı
valilikler gösterileri, toplantıları çeşitli bahanelerle yasaklıyor. Sokağa
çıkan ve ‘hayır’ bildirisi dağıtanlar gözaltına alınıyor.
Parlamentonun 59 vekilli
üçüncü büyük partisinin eş başkanlarını, 10 vekilini gülünesi iddianamelerle
içeri atıyor, yüzlerce yıllık yargılamalara maruz bırakıyorsunuz. Vekillerin
kimilerini ön kapıdan bırakıp, arkadan tekrar tutukluyorsunuz. Sanki Çin
işkencesi… Artık köseleye dönmüş vicdanları bile kanatacak yöntemlerle… On binlerce
üyesini, sempatizanını gözaltına alıyor, 5 binini tutukluyorsunuz. Eş
başkanlardan birinin vekilliğini düşürüyorsunuz. Amaç HDP’yi fiilen kapatmak..
En etkili muhalif gazete
Cumhuriyetin yazar ve yöneticilerini, onlarca gazeteciyi aylardır
iddianamelerini bile hazırlamadan içeri atıyorsunuz Muhalif medya organını çocuk
TV’lerine varıncaya kadar kapatıyorsunuz.
Zorbalıklar saymakla
bitecek gibi değil.
Bu ülkenin yurttaşları
mesajınızı alıyor; siz diyorsunuz ki, ‘hele bir referandumda ‘evet’ kazansın
siz bizi o zaman görün. Bu yaşadıklarınız ne ki!’ Ama emin olun, bu mesajınızın ‘evet’
beklentinize tam tersi bir katkısı olacak.
Şapkada tavşan kalmadı
mı ki? Tabii ki değil. ‘Osmanlı da oyun bitmez’ derler. Aslında o ‘tavşanlar‘ da sır değil. Kandil’e, Şengal’e
sefer, Suriye’de girilen savaş macerasının sıçratılması…vb. Ve bu dolayımda
mehter marşları eşliğinde, miğferli resimler ve kahramanlık türküleriyle
yaratılacak kesif bir milli seferberlik havası, şovenizm dalgası. Bu
hazırlıklar içinde olanlara 1974 yılında Kıbrıs ‘zaferini’ oya tahvil etmek
isteyen Ecevit’in başına gelenleri hatırlatmak gerekir.
Hülasa ‘evetçi’ cenahın
vardığı nokta Binali Yıldırım’ın grup toplantısında yaptığı ülkücü işareti. Komik
değil mi? Tüy diker gibi. Bir çoğumuz hemen Kılıçdaroğlu’nun Ekmeleddin kampanyası sürdürürken
seçim otobüsünden verdiği fotoğrafı hatırlamadık mı? Sizce ülkücüler ne düşündüler dersiniz?
‘EVET’ CENAHINDA ŞANZIMAN DAĞILMIŞ DURUMDA!
YanıtlaSilAMA;
YA MUHALEFET, YANİ “HAYIR” CEPHESİ???
Sadece şanzıman dağılmamış, kaporta dökülüyor.
Lastikler kabak ve havası inik,
Rot balans ayarı da yok.
Araba giderken yalpalıyor zikzaklar çiziyor, arabaya binecek yolcuya pek güven vermiyor, tereddüt yaratıyor.
Aracın güzergah tabelası flu, sanki gidilecek yer belirsiz gibi, yada okunamıyor, net olarak anlaşılır değil,
Eğri-büğrü “iliştirilmiş” gibi duran bir silik “HAYIR” var. Açık ve net bir istikamet yok gibi.
“HAYIR” sonra insanların hayatında bu güne göre neler değişecek? Özellikle başı kapalı “bacıların” tekrar devlet dairelerinden üniversitelerden kovulacaklar mı?
Ya işçi ve emekçilerin, küçük esnafın ve az topraklı veya topraksız köylünün hayatında olumlu ne gibi değişiklikler olacak?
Bunlara ne inandırıcı yatılar ve çözümler yok.
Yada EVET sonrası olası olumsuz değişiklikler?…
Sanki direksiyonda, güven veren, “yolu bilen, usta bir sürücü” yok.
Arabaya doluşmuş birkaç kişide hep beraber direksiyona saldırmış kendine göre bir yöne çevirmeye çalışıyor.
Manzara-i umumiye dışarıdan böyle görülüyor.