17 Mart 2017 Cuma

‘HAYIR’ KAZANACAK DA NE DEĞİŞECEK?


Bir görüş var. Deniliyor ki; “ne değişecek, diyelim ki ‘hayır’ kazandı. Tek başına iktidar, sonsuz yetkilere sahip ve üstelik hiçbir sorumluluğu yok, yani ‘sorumsuz’. Üstelik  2019’a kadar iktidar. Bu demektir ki, 2019’a kadar bu durumu değiştirme şansımız da yok. Üstelik OHAL var”.

Bu görüşün Kürt vatandaşlarına uyarlanmış bir şekli de var; “devlet evinizi başınıza yıktı. Partinizin milletvekilleri içeride, binlerce kürt siyasi, yerel önderleriniz hapis, belediyelerinize el konuldu. STK’larınız, medya organlarınız, kendinizi ifade olanaklarınız elinizden alındı. Ve üstelik bu eşi görülmemiş zulüm ittifak halinde uygulanıyor. Siz söz konusu olduğunuzda ‘hayır’cıların önemli bir kesimi de ya destekliyor ya da görmezden geliyor. Peki size ne oluyor? Bu referanduma katılmak bu zulüm düzenini meşrulaştırmak anlamı taşımaz mı? Sanki referandum paketi içinde sizi ilgilendiren bir kırıntı mı var?”

Bu iki görüş aynı sonucu üretmeye aday görünüyor; sandığa gitmemek… Üstelik referanduma bir ay kala ve sandıktan ‘hayır’  çıkması ihtimalinin hala baskın olduğu koşullarda. Referandumda sandığa gitmemenin aksi iddia edilemez bir biçimde ‘evet’ anlamına geldiği açıkken. Öyle ya, katılım azlığı ve hele de potansiyel ‘hayır’cı kesimlerin sandığa gitmemesi daha az ‘evet’ oyuyla %51’i yakalama şansı doğuruyor…

Peki ‘hayır’ın kazanması mümkün mü?
Bütün göstergeler ‘hayır’ın kazanma ihtimalinin kuvveti bir ihtimal olduğunu yönünde.

-Kamu oyuna yansıyan araştırma sonuçlarını, iktidar mensuplarının, yandaş basının endişe ifade eden ve tehlikeye işaret eden açıklamalarını bir kenara bıraksak bile; ‘evet’  kurmaylarının hala soğukkanlı ve içeriği güven veren bir kampanya beceremiyor(!) olmaları bir acziyet ifadesidir. Onlar da anladılar ki, ellerindeki pazara sundukları ‘evet’ ürünü son derece zayıf ve inandırıcılıktan yoksun. Bu nedenle içte ve dışarıda gerilimi tırmandırmaktan başka bir şey ellerinden gelmiyor. Bir çeşit panik hali. Cumhurbaşkanının sahaya çıkmasıyla durumun değişeceğini düşünen ve buna umut bağlayan ‘evet’ cenahı hayal kırıklığı içinde.

-Onbeş yıldır ilk defa son derece geniş bir muhalefet çevresi ‘hayır’ etrafında birleşmiş görünüyor. 2013’e kadar Akp iktidarını destekleyen liberal kesimlerden tutunuz, CHP, HDP solun bütün renkleri, MHP seçmeninin önemli bir kesimi, Saadet Partisi, demokratik kitle örgütleri, stk’lar ve bir kısım eski asker ‘hayır’ı gönülden sahiplenmiş görünüyorlar. Bu yeni bir durumdur ve ‘Hayır’ isteği sağı bölmektedir… Daha da ötesinde  tasfiye edilmiş etkili AKP kurucu kurmaylarının henüz ‘evet’ desteği vermemiş olmaları son derece manidardır. Özetle inisiyatif ‘hayır’cıların elinde görünüyor…

Peki ‘hayır’ kazanırsa ne sonuçlar doğar?
-Beştepe iktidarı son derece yoğun bir sıkışmışlık içerisinde. Bu sıkışmışlık sadece ciddi bir tehlike olan ‘hayır’ baskısından kaynaklanmıyor. İç politikada, ekonomik alanda, özellikle dış politikada yaşananlar, dikkatle bakıldığında fırtına öncesi emareleri andırıyor. En son dış düşmanlar arasında Bulgaristan’da yerini almış bulunuyor. TC 90 yıllık yaşamının hiçbir döneminde bu denli bir tecrit yaşamamıştı. Ne askeri iktidarlar döneminde, ne de ’74 Kıbrıs müdahalesinden sonra. İktidarın dış politikası sadece devletlerarası politika da bir fiyaskoyla karşı karşıya değil, halklar arasında da düşmanlık görülmemiş düzeye ulaşmış durumda. Geleneksel dış politika söylemine sığınacak olursak ‘ülkenin itibarı ayaklar altında’.  Bir yandan Trump’ın öbür yanda Putin’in tutuğu ipin üzerinde iktidar cambazlık yapıyor. Ekonomik kriz pansuman tedbirlerle yatıştırılmaya çalışılıyor. Kaynağı belirsiz dış fonlarla… Bu kısaca özetlenen durum kesinlikle ‘sürdürülebilir’ değildir. Ve muhtemel bir ‘hayır’ zaferinde, açıktır ki, iktidar ittifakının siyaset kazanı bu basıncı kaldıramayacaktır.

-Erdoğan iktidarı etrafında yoğunlaşan ve tekelleşen güç siyasi yaşamının ikinci büyük yenilgisiyle üstelik kendisi açısından daha elverişsiz koşullarda karşı karşıya kalacaktır. Koşullar artık 7 Haziran’daki gibi değildir. İktidar ittifaklarını kaybetmiş ve ‘silahlarını’ tüketmiştir, daha da ötesi muhtemel ‘silahları’ artık öngörülebilir haldedir-şapkadaki tavşanı artık tanıyoruz-, diğer yandan İktidar ittifakının yeni unsurlarının huzursuzlukları açığa çıkacaktır. AKP içinde bastırılan muhalefetin kendini daha açık ifade edebilmesinin koşulları da olgunlaşmış olacaktır. Özetle iktidar çevreleri özgüven kaybına uğrayacak, yenilmez sanılan amiral gemisinin zırhı delinecek, amiral gemisi okyanusta başıboş kalacaktır. İktidarını sürdürmek artık çok ama çok zor olacaktır.

-Demokratik muhalefet Gezi direnişinde, 7 Haziran’da-çok kısa süreli de olsa- kazandığı özgüveni tazeleyecek, inisiyatif kazanacak ve birleştiğinde güçlü olmanın önemini idrak edecektir.

-Şapkadaki tavşanlardan birinin de ‘hayır’ durumunda bir ‘erken seçim’ olduğu artık sır değil. Eğer böyle bir yola tevessül edilirse bu sürecin beştepe iktidarı açısından büyük risk taşıdığı kolaylıkla iddia edilebilir. Beştepenin seçim kampanyasının ne olacağını tahmin etmek zor olmamalı. Örneğin, ‘Fetö-PKK ve üstakıl, dış düşmanlar birleşti,…vs’. Komik değil mi? Evet fazlasıyla komik, artık…

Peki ‘hayır’ın kazanmasının Kürtler için ne anlamı var?
Bu soru şöyle de sorulabilir, ülkenin demokratik bir mevzi kazanmasının o ülkeyi oluşturan halklar açısından önemi nedir? ‘Hayır’ın kazanmasının müstebit iktidarın geriletilmesinde, demokrasi güçlerinin önünün açılmasında ve dolayısıyla Kürt sorununun barışçı çözümünün yeniden konuşulabilir hale gelmesinde önemli rol oynayacağı açıktır. Beştepe iktidarı içerde izlediği yıkım ve imha politikasıyla, dışarıda izlediği bölücü ittifaklarla demokratik süreçlerin oluşmasının önünde en büyük engeldir. Barış içinde birlikte yaşamı savunan, arzulayan Kürt ya da Türk, kim olursa olsun ülkenin demokratikleşme süreçlerine destek olmak dışında bugün için başka bir seçenek bulunmamaktadır. ‘Hayır’ duruşu aynı zamanda içeriye atılmış siyasilere, yerel yöneticilere, gazetecilere, ellerinden alınmış belediyelere ve çalışanlarına karşı bir görev halindedir. ‘Hayır’ kazanımı iki halkı birbirine daha da yakınlaştıracaktır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...