7 Mart 2019 Perşembe

HARÇ BİTTİ, YAPI PAYDOS MU?



MHP ittifakının BEŞTEPE’ye iyi gelmediği belli. Bir can simidi olarak sarılınan ittifak, Beştepe iktidarının da sonunu getireceğe benzer. Daha önceki seçim kampanyalarında sınırlı bir biçimde gözlenen ve fakat ilk kez 1 Kasım 2015 seçimlerine yönelik yürütülen kampanya içeriğinde görülen bariz içerik değişikliği, 31 Mart seçimlerine yönelik olarak tavan yapmış görünüyor.

Bu sürecin basit bir biçimde kampanya temalarının değişmesi/uyarlanması olarak algılanması yanlış olur. İçerikleri belirleyen TÜRK-İSLAM sentezi temelinde bir stratejik ortaklık oluşturan müttefiklerin seçmek zorunda kaldıkları yolla ilgilidir. Beştepe iktidarı MHP şahsında geleneksel derin/sığ devlet aklı ile bütünleşmiş görünüyor. İlginç olan, bu ittifakın küçük ortağının ideolojisi ve söyleminin Beştepe iktidarını da bütünüyle teslim almış olmasıdır. Küçük ortak egemenlerin istedikleri türde bir rejim inşa etmelerinin önünü hevesle açarken yeni ittifakın ideolojisi ve söylemini belirler hale gelmektedir.

Cumhur Ittifakının(iktidarın) kampanyasının içeriğinde; geleceğe dair umut verici, pozitif, yapıcı hiçbir unsur yok. Vaat de yok, proje de... Tam tersine korku, kaygı, endişe üretmek kampanyanın temel unsurları. Halka refah içerisinde, yeni bir yaşam vaad etme iddiası taşımayan bu kampanya bölücü, ayrıştırıcı, korku yayıcı bir içerikle, vatandaşta ülkenin varlığının dış ve iç düşmanlar tarafından tehdit altında olduğu izlenimini yaratmaya çalışmaktadır. Temel propaganda unsurunu memleketin 'beka'sının tehlike içinde olduğu iddiası oluşturuyor. İktidar yanlısı anketçiler iktidar seçmenlerinin bile bu iddiayı inandırıcı bulmadığını söylüyor. Yaşı müsait olanların kolaylıkla hatırlayacakları gibi soğuk savaşın sürdüğü 12 Mart/12 Eylül dönemlerinin kampanya içeriklerinin aktörler değiştirilerek kötü bir versiyonunun sahneye konduğu görülüyor.

Propaganda unsurları bu negatif içerikle o kadar zorlanıyor ki; memleketin yarısı ‘zillet ittifakı’ adı altında düşmanlaştırılıyor, altı milyon oy almış bir partinin mensuplarının memleketten defolmaları talep edilebiliyor. Kendilerine oy verilmesi halinde ‘cennetin’ garanti olduğu iddiaları bile dile getirilebiliyor. Yedi düvelin ülkemizi kıskandığı iddialarıyla, ülkemizin son derece ciddi bir beka tehlikesiyle karşı karşıya olduğu aynı cümlede ifade edilebiliyor. Yandaş basının yalan haberlerle teşvik ettiği ve körüklediği kampanya dozunu artırarak devam ediyor. Yazılı ve görsel medya organları ezici bir çoğunlukla cumhur ittifakının kürsüsü durumunda.

Bu kampanyanın bir diğer belirgin özelliği de ülkenin 3. Büyük partisinin hedef tahtasına konularak sürdürülmesi. Ana Muhalefet Partisi ve diğer muhalefet odağı İYİ Parti, HDP üzerinden ve onunla ilişki kurularak yıpratılmaya çalışılıyor. Onlarca milletvekili olan bu partinin üyelerinin ve aktivistlerinin sık sık ve büyük ölçekte gözaltına alınmaları, tutuklanmaları, sesinin medyaya yansıtılmaması bu kampanyanın diğer bir görünen yüzü.

Kimi söylemlerin ters teptiği fark edilmiş olacak ki, kampanyanın sözcüleri ‘ben öyle demedim, sözlerim çarpıtıldı, yanlış anlaşıldım…vbg’ açıklamalar yapmak ihtiyacı duyuyorlar.

Genel karakteristikleri bu olan cumhur ittifakı kampanyasının oluşturucularının, belirleyicilerinin ve nihayetinde yürütücülerinin gelecekten emin, özgüvenli oldukları söylenemez, kuşkusuz. Tam tersine onlar iktidarları için kaygılılar ve gelecekten bu şartlar dahilinde umutsuzlar. Ve bu nedenledir ki, benzini biten araba gibi kendilerini yokuş aşağı bırakmış gibiler. Öyle ya da böyle seçim kampanyasını yapıcı, pozitif, müreffeh bir gelecek vaadi…vb unsurlar temeline oturt(a)madıysanız, ciddi bir zaaf içinde olduğunuz su götürmez.

31 MART ve SONRASI
Kuşkusuz 31 Mart seçimleri, ‘yerel’ seçimler olmak hasebiyle iktidarın yapısını belirleyecek bir özellik taşımıyor. Dolayısıyla Beştepe iktidarı gidebileceği yere kadar gidecek. Kimi çevrelerde, iktidarın 31 Mart seçimlerinde ciddi bir oy gerilemesi yaşayarak ve hatta iki büyük şehirde belediyeleri kaybederek büyük bir yara alacağı beklentisi var. Bu iyimser beklentilerin kimi anketler(!) tarafından beslenen bir temeli de var. Ayrıca yukarıda ana hatlarıyla belirlenen iktidarın kuvvetli ‘tükenmişlik sendromları’ gösteriyor olması da iyimserlik etkenleri. Bu iyimserliğe 31 Mart’tan sonra AKP içinden yeni bir parti doğacağı ve hatta en az 50 milletvekili ile AKP’yi böleceği iddiaları/haberleri-zamanlama manidar- eşlik ediyor.

Ancak bu iyimser beklentiler iktidarın benzeri geçmişte yaşanmış obstrüksiyonlarına/çelmelerine(sandık oyunları, bahçeye helikopter inmesi) ne kadar dayanıklı/öngörülü, bilemiyoruz. Başka bir deyimle iktidarın bu tür kaygılardan(?) büyük ölçüde sıyrılmış olsalar da demokratik meşruiyet sınırları içinde kalacağı pek belirsiz. İşaretler ‘ya iktidar, ya tufan’ tercihine yönelecekler gibi görünüyor…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...