Bu satırların konusu bir ‘kahraman’; MORDECHAİ VANUNU. Bu
adam kim mi? Okuyunuz…
KİM?
Yıl 2004, Nisan’ın 21’i, dünya basınında flaş haber; 11,5
yılı tek başına, kimseyle görüştürülmeden hücrede geçirerek 18 yıllık cezasını dolduran
Vanunu, İsrail Askelon/Sekme Cezaevi’nden tahliye oluyor. 31 yaşında girdiği cezaevinden
49 yaşında çıkabiliyor.
1986 yılında İsrail’de gizli bir mahkemede vatana ihanet ve
casusluk suçlarından yargılanmış, suçlu bulunmuş ve 18 yıl hapis cezasına
çarptırılmıştı. Cezasının ilk 11 buçuk yılını tek başına hücrede geçirdi. Bu
sürenin ilk iki buçuk yılında 24 saat boyunca kamerayla izlendi, penceresiz hücresinde
ışıklar sürekli açıktı. Bu durum 1998’de en uzun süre hücrede kalan mahkum
ünvanıyla Guinness dünya rekorlar kitabına girmesini sağladı. Dış dünyayla
bağlantısı sadece gardiyanı ve ailesinden birinin iki haftada bir
gerçekleştirdiği ziyaretlerdi. Cezasının onikinci yılında diğer mahkumların
arasına karışmasına izin verildi.
Serbest bırakılmıştı ama cezası(?) bitmemişti. Yabancılarla
görüşemeyecek ve yazışamayacak, e-mail ve faks kullanamayacak. Nerede yaşamak
istediğini seçmesine izin verilecek, ama buradan polisi izni olmadan
ayrılamayacak. Yabancı büyükelçiliklere, sınırlara, limanlara veya
havaalanlarına yaklaşmasına izin verilemeyecek. En az bir yıl için İsrail’den
ayrılamayacak. Bu kısıtlamalar 6 ay sürecek, bu süre sonunda tekrar
yenilenebilecek. Eğer bunları ihlal ederse yeni bir davadan tekrar mahkeme
önüne çıkarılabilecekti. 21 Nisan 2004'te serbest bırakılmasının ardından
Vanunu, tam 30 kez şartlı tahliye koşullarını yerine getirmediği gerekçesiyle
tutuklandı ve benzeri görülmemiş kısıtlamalarla yüzleşmek zorunda kaldı. Vanunu
2004, 2007 ve 2010'un Mayıs ayında çeşitli gerekçelerle defalarca hapse
yollandı. Vanunu en son 24 Mayıs'ta üç aylık hapis cezasına çarptırıldı.
NE ‘SUÇ’ İŞLEMİŞTİ?
Peki, gizli mahkeme, 11,5 yıl hücre cezası olmak üzere 18
yıl hapis ve sonrasında bunca tedbire(!) maruz bırakılan bu adam ne suç
işlemişti? Onun suçunu 1997 yılında o zamanki İsrail cumhurbaşkanı Ezer
Weizmann veciz bir şekilde özetlemişti: “O sırları ifşa eden bir casus. Bunu PARA
YERİNE İLKELER İÇİN yapması bir fark yaratmaz. O vatanına ihanet etti”.
EVET, Vanunu ‘devlet sırlarını’ ifşa etmişti. 9 yıl
teknisyen olarak çalıştığı ve varlığı İsrail hükümeti tarafından kabul
edilmeyen Necef çölündeki gizli Dimona nükleer üssünün fotoğraflarını çekmiş ve
bu fotoğrafları ve bilgileri İngiliz Sunday Times gazetesi ile paylaşmıştı,
1986 yılında… Bu belgeler/bilgiler ışığında uzmanlar, İsrail’in güneyinde Ürdün
sınırı yakınında, Dimona'da -Vanunu 1976'dan itibaren beri burada çalışıyordu -
"tekstil fabrikası" olarak gösterilen tesislerde, 200 kadar nükleer
bomba ürettiği sonucuna vardı. Ve böylece varlığı çokça speküle edilen ve
resmen kabul edilmeyen İsrail’in nükleer gücünden bütün dünya haberdar olmuştu.
Hapisten çıktığında yabancılarla konuşması yasak olduğundan
İsrail'li bir gazeteciye BBC için gizlice verdiği bir röportajda Vanunu şöyle
diyordu: “ASLA, HİÇ PİŞMAN DEĞİLİM. Ödediğim o ağır bedel ve çektiğim ceza da
dahil yaptıklarım her şeye değerdi. Bu cezayı hak ettiğimi de düşünmüyorum.
Bunun yalnızca benim değil herkesin yapması gereken bir şey olduğunu
düşünüyorum.” Hapisten çıktığında ise destekleyen/protesto eden israillilerden
oluşan kalabalığa "yaptığım her şeyle gurur duyuyorum" demişti.
Vanunu, barış aktivistleri ve nükleer santral karşıtları
için bir 'kahraman'. Pentagon'da analist olarak görev yapan Ellsberg de Vanunu
gibi vicdanının sesini dinleyenlerden biri. Vietnam Savaşı sırasında Pentagon
ve Beyaz Saray'ın Amerikan halkına söylediği yalanları, gizi belgeleri New York
Times'a vererek ortaya çıkaran Ellsberg, Vanunu'yu 'nükleer dönemin önde gelen
kahramanlarından biri' olarak niteledi. Vanunu birçok kez Nobel Barış Ödülü'ne
aday gösterildi. Eylül 2004'te John Lennon adına verilen Barış Ödülü'ne Yoko
Ono tarafından layık görüldü. Aralık 2004'te ise Glasgow Üniversitesi
öğrencileri tarafından üniversitenin fahri rektörü olarak seçildi.
2009 yılında ise Vanunu, yazdığı bir mektupla Nobel Barış
Ödülü adaylığından çıkarılmasını istedi. "Komite'den beni adaylık
listesinden çıkarmasını istiyorum. Adaylar arasında Simon Peres'in olduğu bir
listenin parçası olamam. Peres İsrail'in nükleer programının arkasındaki
adamdır. Peres 30 Eylül 1986'da benim kaçırılmamı emretti, gizli bir mahkemede
casus ve vatan haini olarak hüküm giymemi sağladı. Hâlâ benim serbest bırakılmama
engel oluyor. Özgür olmadığım, İsrail'de kalmak zorunda bırakıldığım sürece,
hiçbir adaylığı kabul etmeyeceğim. Tek istediğim özgürlük, sadece
özgürlük!"
Mordechai Vanunu halen Kudüs’teki Anglikan Kilisesi’nde
kalıyor.
Vanunu hala özgür değil. Yaptığı fedakarlık bir sonuç verdi
mi? Dünyanın en az 200 nükleer başlığa sahip olan İsrail nükleer programına
karşı sessizliğine bakılırsa, vermedi. Ötesi İran’ın başlangıç aşamasındaki nükleer
programı için koparılan gürültüye/iki yüzlülüğe bakarsanız içinize bir sıkıntı
çöker…
Ama o vicdanının sesini dinledi ve onun gerektirdiğini
yaptı. Bedelini de bir insanoğlunun kaldıramayacağı ağırlıktaki bedelini de,
alnının akıyla ödedi. Ve insanlık tarihinin kahramanlar galerisinde yerini
aldı.
Bize düşen, kahramanlara ihtiyaç duyulmayan eşit, özgür bireylerin oluşturduğu, sömürünün ve baskının ortadan kalktığı sonsuz barış ve uyum dünyasını yaratmak için uğraşmaya devam etmek…
Cengizhan Güngör
http://acikradyo.com.tr/arsiv-icerigi/mordechai-vanunu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder