24 Mart 2016 Perşembe

Asıl şimdi HDP!

17.03.2016 

HDP’nin kısa tarihi, bu kısa zamana sığdırılmış politik başarılar kadar ve hatta ondan daha fazla kendisine yönelik dizginsiz ve benzeri görülmedik saldırıların tarihidir. Bizzat ‘en yukarının’ yönlendirdiği ve komuta ettiği saldırılar çok yönlü bir şekilde sürdürüldü, sürdürülüyor. Bir yandan seçmen yoğunluğu olan şehir kasaba ve mahalleler yıkılırken, parti binaları bindirilmiş kalabalıklar ya da çeteler  tarafından tahrip edilirken, partili siyasiler, belediye başkanları  gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya. İktidar medyası da benzeri görülmedik bir itibarsızlaştırma, kriminalize etme çabalarını hiçbir etik kaygı taşımadan akıl almaz provokasyonlarla sürdürüyor.  Gelinen noktada merkez medyada diz çökmüş ve kampanyaya destek verir hale gelmiştir. Ve büyüklü küçüklü, hala 

HDP’nin sesini duyuran medya da saldırıların hedefindedir. Artık sıra HDP milletvekillerinin pratikte zaten olmayan ‘dokunulmazlıklarını’ kaldırıp onları içeriye tıkma noktasına geldi. Bir adım sonrası HDP’nin kapatılması.

Bütün bunların nedeni, birazcık siyasi gelişmeleri takip edenler açısından son derece açık olsa gerektir; çünkü HDP başkanlık hülyalarının resmiyet kazanmasını, inanılmayacak bir seçim başarısı göstererek engellemiştir.  Ve bu başarıyı kısa süre içinde korkunç baskı ve provokasyonlara rağmen iki kez yakalamıştır  Bugün aynı zamanda resmiyet kazanmış bir başkanlık rejimi altında değilsek, bu ülkenin devrimci, demokrat ve barışçı güçlerinin teveccühü sayesinde HDP’dir.

Bu saldırıların sonuçlarının sınırlı da olsa kimi sol entelijansıyada da etkisini gösterdiğine şahit oluyoruz. El çabukluğu marifet PKK ile HDP’yi eşitleyen saldırılardan da etkilendiği görülen bu çevreler, şimdi ‘HDP’nin şiddetle’ arasına sınır çekmesi gerektiğini vaaz eder oldular. Defalarca her şiddet eyleminin arkasından ve önünden şiddete karşı  en yetkili ağızlardan lanetleyen tepkiler gösteren HDP, bir basiretsizlik ve genel ortamdan  etkilenmenin örneği olarak hedef alınır oldu.

NEDEN HALA HDP?
-Yaşadığımız karanlık dönemin, devletin ısrarlı ve  inatçı tutumu sayesinde Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesinin önünün tıkandığı koşullarda vücut bulduğu görülüyor. Bu bakımdan hala Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümünün, bir siyasi oluşum olarak tek aktörü HDP olduğu için. Diğer muhalefet partisi CHP hala memleket gerçeklerinden uzak , terörle terörize edilmiş bir şekilde iki sandalyede birden oturuyor. Bu durumu en son Rıza Türmen; ‘hem solcu hem ‘ulusalcı’ olunamaz diye izah etmişti. CHP bir yandan incir çekirdeğini doldurmaz iç sorunlarla mefluç, diğer yandan teröre karşı mücadeleyi AKP ve MHP ile ortak bidiri yayınlamaktan ibaret gören bir anlayışa sahip. Bu anlamda ‘ciğeri kedilere emanet etmiş’ durumda.

-HDP konusunda tereddüt yaşayan demokratlar kendilerine şu soruyu sormalılar; HDP’nin baraj altında kaldığı koşullarda ya da dokunulmazlıkların kaldırılarak HDP’nin kapatıldığı koşullarda, kanlı şiddet eylemleriyle boğulduğumuz bu kabus ne hal alacaktır? Başka bir deyimle, sorunların çözümünün artık ‘şiddetle’ olacağına inanmış ve bu inançla akıl almaz şiddet yöntemlerine başvuran güçler ve yöntemleri daha bir meşruiyet(!) kazanmayacak mıdır? Şiddetle sorunları çözmeyi hedefleyen güçlerin etkisizleştirilmesinin de HDP’nin güçlenmesinden geçtiği açık değil midir?

-Devlet, İşid, TAK ve diğer Kürt silahlı hareketlerinin yarattığı şiddet ortamının Kürt sorununun kadük hale getirilmiş ve varlığı bile inkar edilerek eskiye dönülmüş olduğu koşullarda; birbiriyle ilintili bir şekilde Kürt sorunundan ve devletin Suriye politikalarından beslendiği çok açıktır. Başkanlık merkezli Suriye politikaları bölgesel hegemonya arzularıyla başlatılmış ve fakat dönüp dolaşarak Kürt sorunuyla bütünleşir hale gelmiştir. Bu demektir ki barış ve demokrasi istiyorsak, savaşaın içine itilmek istenmiyorsak HDP’ye omuz vermeye devam edilmelidir.

-Bir yandan devlet destekli, diğer yandan İŞİD kaynaklı ve diğer yandan silahlı Kürt hareketinin oyuncuları olduğu şiddet ortamı siyasal alanı alabildiğine daraltmaktadır. Başkanlık bizzat tecrübeyle gördüğü kendisine dokuz puan kazandıran şiddet ortamından nemalanmaktadır. Bu ortamda parlamentonun alanı da daraltılmaktadır. HDP’ye sahip çıkılması gereğinin bir temeli de budur.

-HDP’nin terörle ve şiddet ortamıyla ilişkili olduğu iddiaları muktedirlerin ürettiği ve ellerindeki bütün araçlarla sürdürdükleri bir dezinformasyondur. İktidar sahipleri HDP’yi bu yolla elimine etmeyi düşünmektedirler. HDP’nin ‘aşil topuğunun’ burası olduğunu varsaymaktadırlar. HDP’nin, Türkiye’nin en temel sorunu olan  ve başka bir dizi sorunununda kaynağı olan Kürt sorunundaki hassasiyetleri, iktidar sahipleri tarafından istismar edilmektedir.  Bu propaganda boşa çıkarılmalıdır.

Özetle, terör tanımının muhalif olan herkesi kapsayacak şekilde genişletilmesi çabalarına, parlamento ve siyaset alanının etkisizleştirilmesi girişimlerine, medya organlarının tepesinde sallanan kayyum atamalarına, akademisyenlerin, gazetecilerin ve aydınların sırf barış istedi diye içeri atılmalarına, en basit hak arama çabalarının gaz ve gözaltılarla karşılanarak ‘sokak muhalefetinin’ yokedilmesine, yani faşizmin kurumsallaşmasına dur demek istiyorsak, barış istiyorsak, terörden arınmış bir Türkiye istiyorsak bugün, HDP’nin daha da güçlenmesi gerekmektedir.

İktidar sahipleri hedefe HDP’yi koymuşlardır. Bu çok açıktır!  Hedef ‘terör örgütleri’ olduğu kadar ve belki de ondan daha fazlası olarak HDP’yi yok etmektir. Bu durum bile ‘aslı şimdi HDP’ gerekliliğine yeterli açıklama olmaktadır.

#VEKİLİMEDOKUNMA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...