17.03.2016
HDP’nin
kısa tarihi, bu kısa zamana sığdırılmış politik başarılar kadar ve hatta ondan
daha fazla kendisine yönelik dizginsiz ve benzeri görülmedik saldırıların
tarihidir. Bizzat ‘en yukarının’ yönlendirdiği ve komuta ettiği saldırılar çok
yönlü bir şekilde sürdürüldü, sürdürülüyor. Bir yandan seçmen yoğunluğu olan
şehir kasaba ve mahalleler yıkılırken, parti binaları bindirilmiş kalabalıklar
ya da çeteler tarafından tahrip edilirken, partili siyasiler, belediye
başkanları gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya. İktidar medyası da
benzeri görülmedik bir itibarsızlaştırma, kriminalize etme çabalarını hiçbir
etik kaygı taşımadan akıl almaz provokasyonlarla sürdürüyor. Gelinen
noktada merkez medyada diz çökmüş ve kampanyaya destek verir hale gelmiştir. Ve
büyüklü küçüklü, hala
HDP’nin sesini duyuran medya da saldırıların hedefindedir.
Artık sıra HDP milletvekillerinin pratikte zaten olmayan ‘dokunulmazlıklarını’
kaldırıp onları içeriye tıkma noktasına geldi. Bir adım sonrası HDP’nin
kapatılması.
Bütün
bunların nedeni, birazcık siyasi gelişmeleri takip edenler açısından son derece
açık olsa gerektir; çünkü HDP başkanlık hülyalarının resmiyet kazanmasını,
inanılmayacak bir seçim başarısı göstererek engellemiştir. Ve bu başarıyı
kısa süre içinde korkunç baskı ve provokasyonlara rağmen iki kez yakalamıştır
Bugün aynı zamanda resmiyet kazanmış bir başkanlık rejimi altında
değilsek, bu ülkenin devrimci, demokrat ve barışçı güçlerinin teveccühü
sayesinde HDP’dir.
Bu
saldırıların sonuçlarının sınırlı da olsa kimi sol entelijansıyada da etkisini
gösterdiğine şahit oluyoruz. El çabukluğu marifet PKK ile HDP’yi eşitleyen
saldırılardan da etkilendiği görülen bu çevreler, şimdi ‘HDP’nin şiddetle’
arasına sınır çekmesi gerektiğini vaaz eder oldular. Defalarca her şiddet
eyleminin arkasından ve önünden şiddete karşı en yetkili ağızlardan
lanetleyen tepkiler gösteren HDP, bir basiretsizlik ve genel ortamdan
etkilenmenin örneği olarak hedef alınır oldu.
NEDEN
HALA HDP?
-Yaşadığımız
karanlık dönemin, devletin ısrarlı ve inatçı tutumu sayesinde Kürt
sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesinin önünün tıkandığı koşullarda vücut
bulduğu görülüyor. Bu bakımdan hala Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir
şekilde çözümünün, bir siyasi oluşum olarak tek aktörü HDP olduğu için. Diğer
muhalefet partisi CHP hala memleket gerçeklerinden uzak , terörle terörize
edilmiş bir şekilde iki sandalyede birden oturuyor. Bu durumu en son Rıza
Türmen; ‘hem solcu hem ‘ulusalcı’ olunamaz diye izah etmişti. CHP bir yandan
incir çekirdeğini doldurmaz iç sorunlarla mefluç, diğer yandan teröre karşı
mücadeleyi AKP ve MHP ile ortak bidiri yayınlamaktan ibaret gören bir anlayışa
sahip. Bu anlamda ‘ciğeri kedilere emanet etmiş’ durumda.
-HDP
konusunda tereddüt yaşayan demokratlar kendilerine şu soruyu sormalılar;
HDP’nin baraj altında kaldığı koşullarda ya da dokunulmazlıkların kaldırılarak
HDP’nin kapatıldığı koşullarda, kanlı şiddet eylemleriyle boğulduğumuz bu kabus
ne hal alacaktır? Başka bir deyimle, sorunların çözümünün artık ‘şiddetle’
olacağına inanmış ve bu inançla akıl almaz şiddet yöntemlerine başvuran güçler
ve yöntemleri daha bir meşruiyet(!) kazanmayacak mıdır? Şiddetle sorunları
çözmeyi hedefleyen güçlerin etkisizleştirilmesinin de HDP’nin güçlenmesinden
geçtiği açık değil midir?
-Devlet,
İşid, TAK ve diğer Kürt silahlı hareketlerinin yarattığı şiddet ortamının Kürt
sorununun kadük hale getirilmiş ve varlığı bile inkar edilerek eskiye dönülmüş
olduğu koşullarda; birbiriyle ilintili bir şekilde Kürt sorunundan ve devletin
Suriye politikalarından beslendiği çok açıktır. Başkanlık merkezli Suriye
politikaları bölgesel hegemonya arzularıyla başlatılmış ve fakat dönüp
dolaşarak Kürt sorunuyla bütünleşir hale gelmiştir. Bu demektir ki barış ve
demokrasi istiyorsak, savaşaın içine itilmek istenmiyorsak HDP’ye omuz vermeye
devam edilmelidir.
-Bir
yandan devlet destekli, diğer yandan İŞİD kaynaklı ve diğer yandan silahlı Kürt
hareketinin oyuncuları olduğu şiddet ortamı siyasal alanı alabildiğine
daraltmaktadır. Başkanlık bizzat tecrübeyle gördüğü kendisine dokuz puan
kazandıran şiddet ortamından nemalanmaktadır. Bu ortamda parlamentonun alanı da
daraltılmaktadır. HDP’ye sahip çıkılması gereğinin bir temeli de budur.
-HDP’nin
terörle ve şiddet ortamıyla ilişkili olduğu iddiaları muktedirlerin ürettiği ve
ellerindeki bütün araçlarla sürdürdükleri bir dezinformasyondur. İktidar
sahipleri HDP’yi bu yolla elimine etmeyi düşünmektedirler. HDP’nin ‘aşil
topuğunun’ burası olduğunu varsaymaktadırlar. HDP’nin, Türkiye’nin en temel
sorunu olan ve başka bir dizi sorunununda kaynağı olan Kürt sorunundaki
hassasiyetleri, iktidar sahipleri tarafından istismar edilmektedir. Bu
propaganda boşa çıkarılmalıdır.
Özetle,
terör tanımının muhalif olan herkesi kapsayacak şekilde genişletilmesi
çabalarına, parlamento ve siyaset alanının etkisizleştirilmesi girişimlerine,
medya organlarının tepesinde sallanan kayyum atamalarına, akademisyenlerin,
gazetecilerin ve aydınların sırf barış istedi diye içeri atılmalarına, en basit
hak arama çabalarının gaz ve gözaltılarla karşılanarak ‘sokak muhalefetinin’
yokedilmesine, yani faşizmin kurumsallaşmasına dur demek istiyorsak, barış
istiyorsak, terörden arınmış bir Türkiye istiyorsak bugün, HDP’nin daha da
güçlenmesi gerekmektedir.
İktidar
sahipleri hedefe HDP’yi koymuşlardır. Bu çok açıktır! Hedef ‘terör
örgütleri’ olduğu kadar ve belki de ondan daha fazlası olarak HDP’yi yok
etmektir. Bu durum bile ‘aslı şimdi HDP’ gerekliliğine yeterli açıklama
olmaktadır.
#VEKİLİMEDOKUNMA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder