24 Mart 2016 Perşembe

‘Köy göçüyor deli kız kulak deldiriyor’(*) ya da ‘ört ki ölem’!

‘Köy göçüyor deli kız kulak deldiriyor’(*) ya da ‘ört ki ölem’!
11.02.2016
“Dostum, dostum güzel dostum 
Bu ne beter çizgidir bu 
Bu ne çıldırtan denge 
Yaprak döker bir yanımız 
Bir yanımız bahar bahçe P


Öyle bir yerdeyim ki bir yanım çığlık çığlığa 

Öyle bir yerdeyim ki 
Anam gider Allah, Allah dölüm düşmüş sokağa.”

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Herhalde ‘delilik hali’ dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Ben her sabah ‘bu dünya hala ve biteviye nasıl dönüyor’  diye uyanıyorum.  Öfkem, mutsuzluğum, ani parlamalarım, çekilmezliğim, bedbinliğim en yakınlarımın şikayet konusu.

Oysa ‘hayat’ devam ediyor.  Vitrinlerden ve alış veriş merkezlerinden yayılan göz kamaştırıcı ışıklar eşliğinde gezinen, alış veriş yapan, yemek yiyen insanlar… Dolup boşalan sinema salonları, kafeler… Reklam panolarından ve vitrinlerden önümüze serilen ‘sevgililer günü hazırlıkları’… Eşin dostun erken yaz tatili hazırlıkları. Dolup boşalan kayak merkezleri… Takımının yenilgisiyle üzülen bu yenilginin nedenleri üzerine saatlerce sohbet eden insanlar… Havadan sudan, börtü böcekten dem vuran köşe yazarları… Ve hatta yüksek ve derin teorik meselelerde büyük bir ciddiyetle ahkam kesen kimi solcular… ‘Truman Show’ dünyası, sanki. Ya da ‘Titanic’ batarken hiç durmadan, son ana kadar konserine devam eden orkestra  elemanları ...  Daha tanıdık bir tasvirle hepimiz, hadi haksızlık etmeyelim, kahir ekseriyetimiz milli fenomenimiz Acun dünyasında yaşıyoruz.

Ben hangi ülkede yaşıyorum? Aylan bebeğin, Fatima kızın ve daha yüzlerce kadın, kız, genç, yaşlı mültecinin cesedi hangi ülkenin eşsiz güzellikteki koylarında, plajlarında yatıyor? Ve hangi ülkenin cumhurbaşkanı bu milyonlarca mülteciyi bir ‘at pazarlığının’ konusu haline getiriyor? ‘Otobüslere doldururuz göndeririz’ tehditleriyle… Üç kuruşluk ücretlerle, son derece kötü koşullarda çocuk yaşlarda ya da daha ileri yaşlardaki mülteciler, hangi ülkenin izbe atölyelerinde ve inşaatlarında çalıştırılıyor; çıplak ayaklarla kağıt mendil satıyor, dileniyor ve parklarda yatıp kalkıyor… Hangi ülkede, hangi iktidar sahipleri benzin dökerek harladıkları savaş deryasının ta kıyısına o ülkeyi getirip bıraktılar?

Hangi ülkenin zindanlarında o ülkenin en saygın gazetecileri aylardır, yıllardır icat edilmiş delillerle yatırılıyor? Hangi ülkenin en kıymetli gazetecileri işsiz bırakılarak, dövülerek terbiye edilmeye çalışılıyor. Hangi ülkenin CB’si günün yirmidört saati TV’lerden hepimize ayar veriyor azarlıyor? Hangi ülkenin, hangi cb’si barış istedi diye ikibin akademisiyenini vatan haini ilan etme hakkını kendinde buluyor? Ve onlara karşı yargıyı ve üniversite yönetimlerini harekete geçmeye çağırıyor? Hangi ülke, CB’sinin medyadan birkaç cümleyle özetlediği iddianamelerle yargılanan insanlarla dolu?

Hangi ülke cins-kırım halini alan kadın cinayetleriyle çalkalanıyor? Hangi ülke iş kazası denilen iş cinayetleriyle işçi-emekçi kıyımına maruz bırakılıyor? Hangi ülkenin meydanları, sokakları en masum hak arama eylemlerinde bile gaza, copa , plastik mermiye boğuluyor? Hangi ülkenin işçileri-emekçileri faşist yasalarla  iktidar güdümlü sendikalara ve daha da çok sendikasızlığa mahkum ediliyor?  

Hangi ülkenin hangi bölgesinde ‘terörizmle mücadele’ adı altında  farklı bir etnik kimliğe sahip vatandaşların evleri, hangi ülkenin ordusu ve üniformasız özel birlikleri tarafından yerle yeksan ediliyor. Sorgusuz, sualsiz insanlar öldürülüyor, sokaklar çürümüş ceset kokularıyla doluyor? Hangi ülkede ‘terörist’ ilan edilerek insanların cesetleri zırhlı araçların arkasına bağlanıp sürükleniyor? Hangi ülkede ‘terörist’ kadınların cesetleri sokaklarda saatlerce çırılçıplak teşhir ediliyor. Ve hangi ülkede bu vahşet görüntüleri o ülkenin ‘güvenlik’ kuvvetleri tarafından basına ve sosyal medyaya servis ediliyor? Hangi ülkenin hangi vatandaşı günlerce, aylarca süren sokağa çıkma yasaklarına maruz kalıyor ve ekmek almak ya da yakınının cesedini alabilmek için beyaz bayrak çekmek zorunda bırakılıyor? Hangi ülkede seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor, hangi ülkenin milletvekillerinin, bakanlarının seçim bölgelerine girmeleri kolluk tarafından zorla engelleniyor? Hangi ülkenin hangi ordusu, polisi kendi ülkesinin ilçelerini mahallelerini yeniden fethedip bayrak asıyor?
‘Hangi ülke’ hezeyanları içerisinde okuma sabrı gösterenlerin kafasını mı şişirdim? Varsın olsun! Nasıl olsa çok yakında muktedirler en vurdumduymazımızın ve ilgisizimizin bile kafasını bizzat şişirecek(!), çeşitli araçlarla…

‘Benim siyasetle işim olmaz mı’ diyorsunuz? ‘Ben o’na oy vermedim ve vermeyeceğim mi’ diyorsunuz ya da ‘ama şu da var, bu da var mı’ diyorsunuz? Hani ‘ama hendekler, ama teröristler, ama Kürt’ler mi’ diyorsunuz? Tanrıyı bilmiyorum, ama bu umursamazlıkla iktidar sahipleri bizi ıslah edecek’, kaçarı yok…

(*) Annemdan sık sık duyardım, umursamazlıklarla, vurdumduymazlıklarla, kayıtsızlıklarla, gamsızlıklarla karşı karşıya kaldığında bu vecizeye sarılırdı.  Son zamanlarda ne kadar da çok hatırlar oldum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

‘SOL’ ASLINDA ÖLÜ MÜ?

  “….Ümit ve sevk kırıcı olan şey ise, solun böyle bir ortamda bu denli güçsüz, biçare ve zavallı halde oluşudur. “…Solun /solcuların konuş...