11.02.2016
“Dostum,
dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe P
Öyle bir yerdeyim ki bir yanım çığlık çığlığa
Öyle bir yerdeyim ki
Anam gider Allah, Allah dölüm düşmüş sokağa.”
Hasan Hüseyin
Korkmazgil
Herhalde
‘delilik hali’ dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Ben her sabah ‘bu dünya hala
ve biteviye nasıl dönüyor’ diye uyanıyorum. Öfkem, mutsuzluğum, ani
parlamalarım, çekilmezliğim, bedbinliğim en yakınlarımın şikayet konusu.
Oysa ‘hayat’
devam ediyor. Vitrinlerden ve alış veriş merkezlerinden yayılan göz
kamaştırıcı ışıklar eşliğinde gezinen, alış veriş yapan, yemek yiyen insanlar…
Dolup boşalan sinema salonları, kafeler… Reklam panolarından ve vitrinlerden
önümüze serilen ‘sevgililer günü hazırlıkları’… Eşin dostun erken yaz tatili
hazırlıkları. Dolup boşalan kayak merkezleri… Takımının yenilgisiyle üzülen bu
yenilginin nedenleri üzerine saatlerce sohbet eden insanlar… Havadan sudan,
börtü böcekten dem vuran köşe yazarları… Ve hatta yüksek ve derin teorik
meselelerde büyük bir ciddiyetle ahkam kesen kimi solcular… ‘Truman Show’
dünyası, sanki. Ya da ‘Titanic’ batarken hiç durmadan, son ana kadar konserine
devam eden orkestra elemanları ... Daha tanıdık bir tasvirle
hepimiz, hadi haksızlık etmeyelim, kahir ekseriyetimiz milli fenomenimiz Acun
dünyasında yaşıyoruz.
Ben hangi
ülkede yaşıyorum? Aylan bebeğin, Fatima kızın ve daha yüzlerce kadın, kız,
genç, yaşlı mültecinin cesedi hangi ülkenin eşsiz güzellikteki koylarında,
plajlarında yatıyor? Ve hangi ülkenin cumhurbaşkanı bu milyonlarca mülteciyi
bir ‘at pazarlığının’ konusu haline getiriyor? ‘Otobüslere doldururuz
göndeririz’ tehditleriyle… Üç kuruşluk ücretlerle, son derece kötü koşullarda
çocuk yaşlarda ya da daha ileri yaşlardaki mülteciler, hangi ülkenin izbe
atölyelerinde ve inşaatlarında çalıştırılıyor; çıplak ayaklarla kağıt mendil
satıyor, dileniyor ve parklarda yatıp kalkıyor… Hangi ülkede, hangi iktidar
sahipleri benzin dökerek harladıkları savaş deryasının ta kıyısına o ülkeyi getirip
bıraktılar?
Hangi ülkenin
zindanlarında o ülkenin en saygın gazetecileri aylardır, yıllardır icat edilmiş
delillerle yatırılıyor? Hangi ülkenin en kıymetli gazetecileri işsiz
bırakılarak, dövülerek terbiye edilmeye çalışılıyor. Hangi ülkenin CB’si günün
yirmidört saati TV’lerden hepimize ayar veriyor azarlıyor? Hangi ülkenin, hangi
cb’si barış istedi diye ikibin akademisiyenini vatan haini ilan etme hakkını
kendinde buluyor? Ve onlara karşı yargıyı ve üniversite yönetimlerini harekete
geçmeye çağırıyor? Hangi ülke, CB’sinin medyadan birkaç cümleyle özetlediği
iddianamelerle yargılanan insanlarla dolu?
Hangi ülke
cins-kırım halini alan kadın cinayetleriyle çalkalanıyor? Hangi ülke iş kazası
denilen iş cinayetleriyle işçi-emekçi kıyımına maruz bırakılıyor? Hangi ülkenin
meydanları, sokakları en masum hak arama eylemlerinde bile gaza, copa , plastik
mermiye boğuluyor? Hangi ülkenin işçileri-emekçileri faşist yasalarla
iktidar güdümlü sendikalara ve daha da çok sendikasızlığa mahkum
ediliyor?
Hangi ülkenin
hangi bölgesinde ‘terörizmle mücadele’ adı altında farklı bir etnik
kimliğe sahip vatandaşların evleri, hangi ülkenin ordusu ve üniformasız özel
birlikleri tarafından yerle yeksan ediliyor. Sorgusuz, sualsiz insanlar
öldürülüyor, sokaklar çürümüş ceset kokularıyla doluyor? Hangi ülkede
‘terörist’ ilan edilerek insanların cesetleri zırhlı araçların arkasına
bağlanıp sürükleniyor? Hangi ülkede ‘terörist’ kadınların cesetleri sokaklarda
saatlerce çırılçıplak teşhir ediliyor. Ve hangi ülkede bu vahşet görüntüleri o
ülkenin ‘güvenlik’ kuvvetleri tarafından basına ve sosyal medyaya servis
ediliyor? Hangi ülkenin hangi vatandaşı günlerce, aylarca süren sokağa çıkma
yasaklarına maruz kalıyor ve ekmek almak ya da yakınının cesedini alabilmek
için beyaz bayrak çekmek zorunda bırakılıyor? Hangi ülkede seçilmiş belediye
başkanları tutuklanıyor, hangi ülkenin milletvekillerinin, bakanlarının seçim
bölgelerine girmeleri kolluk tarafından zorla engelleniyor? Hangi ülkenin hangi
ordusu, polisi kendi ülkesinin ilçelerini mahallelerini yeniden fethedip bayrak
asıyor?
‘Hangi ülke’
hezeyanları içerisinde okuma sabrı gösterenlerin kafasını mı şişirdim? Varsın
olsun! Nasıl olsa çok yakında muktedirler en vurdumduymazımızın ve
ilgisizimizin bile kafasını bizzat şişirecek(!), çeşitli araçlarla…
‘Benim
siyasetle işim olmaz mı’ diyorsunuz? ‘Ben o’na oy vermedim ve vermeyeceğim mi’
diyorsunuz ya da ‘ama şu da var, bu da var mı’ diyorsunuz? Hani ‘ama hendekler,
ama teröristler, ama Kürt’ler mi’ diyorsunuz? Tanrıyı bilmiyorum, ama bu umursamazlıkla
iktidar sahipleri bizi ıslah edecek’, kaçarı yok…
(*) Annemdan
sık sık duyardım, umursamazlıklarla, vurdumduymazlıklarla, kayıtsızlıklarla,
gamsızlıklarla karşı karşıya kaldığında bu vecizeye sarılırdı. Son
zamanlarda ne kadar da çok hatırlar oldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder