Bu halk çürümüş mü, yolsuzluk-hırsızlık onayladı mı?
01.04.2014 14:55:17
Seçim sonuçlarının ortaya çıkmasından sonra AKP muhalifi çok farklı kesimlerden kim aydınların ortak tepkileri ile yüz yüze kaldık. Yazının başlığı bu tepkilerin kısıtlı bir özeti. Bu tepkilerin arasına ‘halkın cahilliği, vicdan ve ahlakın çöküşü..vb’ analizleri de ekleyebilirsiniz. Tabii ki bu tepkilerin bir kısmı yaşanılan büyük hayal kırıklığının, öfkenin dışavurumu çok fazla düşünülmüş ve inanılan tepkiler değil. Ancak bir kısmının içselleştirilmiş seçkinci yaklaşımların sonucu olduğu da inkar edilemez. Hatırlarsınız, Gezi isyanı sırasında neredeyse halk güzellemesi doruğa çıkmıştı; ‘ama şu tür eksiklikleri de görmek lazım’ diyenlerin ‘boynunun vurulduğu’ günlerden yeniden ‘bu halk adam olmaz’a geldik dayandık.
Bu tür kestirme ve seçkinci tepkilerin yanında bir kısım çevrelerde bir analiz çabasına da rastlanmıyor değil. Örneğin; ‘bu seçim genel seçim havasına büründürüldü, dolayısıyla AKP 5 puan kaybetti, CHP’de oy artırdı’ şeklinde karanlıkta ıslık çalmaya benzer tahliller de yapılmıyor değil.
Olay aslında net. Erdoğan bu seçimlerin tartışmasız galibidir. Peki, Gezi isyanından beri bütün bu yaşananlara rağmen bu son derece ciddi oy oranı nasıl yakalanabilmiştir? Başarı ‘Erdoğan’ın başarısı’dır. Erdoğan Gezi sırasında geçirdiği birkaç günlük, 17 Aralık sırasında da çok daha kısa bir tereddüt döneminden sonra ‘doğrudan saldırı pozisyonu’ almış, ‘içerik’ tartışmasından ısrarla kaçınarak kendisine karşı iç ve dış çevrelerin ‘büyük bir komplosuyla’ karşı karşıya olduğu ana temasına sarılmıştır. Hiç ayağı tökezlememiş, dili sürçmemiş ve büyük bir pişkinlik, müthiş bir saldırganlık ve pervasızlıkla salvolar halinde ‘düşmanına’ göz açtırmayan bir kampanya sürdürmüştür. Bu anlamda ‘varlığını’ ortaya koymuş, karşı cenahta yaratacağı öfkenin ve nefretin etkisinden hiç korkmamış, sadece ve sadece kendi potansiyel kitlesini tahkim etme yolunu seçmiştir. ‘Ülkemizin gelişmesinden korkan İsrail ve yabancı gizli servisler tarafından beslenen iç ve dış hainler’ teması son dönemde ‘İstiklal Savaşı’ ve ‘başörtümüzü açacaklar’ retoriğine kadar tırmandırılmıştır. ‘Eski Türkiye’yi canlandırmak istiyorlar’ temasını da unutmamak gerekir. Aralıksız, aman vermeden ve kıyasıya binbir türlü olanağın seferber edildiği ve aracın kullanıldığı kampanya Erdoğan’ın beklediği gibi, kendi potansiyel seçmenini konsolide etmesi sonucunu doğurmuştur. Geçerken; kullandığı propaganda retoriğinin ‘kadim devletin ve müesses nizamın’ mirası olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Hala göremeyen gözler açısından, liberaller tarafından yaratılan ‘Erdoğan’ın ileri demokrasisi’ imajının son bulmuş olduğu umut-boş bir umut mu?- edilir. Yine çıkarılması gereken bir başka ders de herhalde, bu kadim devlet dilinin hala kitleleri etkileyici bir rolü olduğu gerçeğidir.
Erdoğan’ın bu son derece isabetli(!) ‘pozisyon’ alışının etkisinin garantiye alınmasına maalesef, ironik bir şekilde, en çok sesi çıkan başta CHP olmak üzere MHP gibi muhalefet partileri de büyük katkı sunmuşlardır. Cemaatin belirlediği alana sıkışmışlar, propagandalarını tamamen ve bütünüyle –son derece yanlış bir biçimde- “yolsuzluk ve hırsızlık” ana teması üzerine oturtmuşlardır. Kendileri açısından hiçbir pozitif vizyon ortaya koymamışlar, bu alandan ısrarla kaçınarak işin kolayına sığınmışlardır. ‘Yolsuzluk ve hırsızlık’ temalarının kendi geçmişlerinin de bir parçası olduğu gerçeğini unutarak ve halkın hafızasının da unuttuğunu varsayarak. Maalesef bu toplumun hafızasında ‘siyaset, siyasetçi ve yolsuzluk ve hırsızlık’ kavramlarının birbirlerinden hiç de uzak olmadığını unutarak. Toplumun aslında kendi tecrübelerinde bu kavramları özdeşleştirdiğini unutarak. Kaldı ki CHP, ‘yolsuzluk ve hırsızlık’ gibi kavramları temel aldığı propagandasının, Sarıgül’ün adaylığı ile hiçbir inandırıcılığının kalmadığını göremeyecek kadar basiretsiz bir tutum göstermiştir.
CHP maalesef çok parçalı yapısıyla, bir kimlik kişilik geliştirememesi dolayısıyla, daha uzun zaman Erdoğan’a karşı ‘nefretten’ nemalanmaya çalışacağa benziyor. Bir noktayı daha vurgulamak gerekir. Bizim için ‘yolsuzluk ve hırsızlık’ kavramlarından anladığımız ile ‘dava mensup ve fanatiklerinin’ anladığı şey aynı değildir. Onlar bu tür olayları N.Mert’ten ödünç alarak söylüyorum; ‘siyasetin ve davanın finansmanı’ olarak mübah görmektedirler. Nitekim ‘deniz feneri’ davasında da aynı şeyleri yaşamıştık.
Bu seçimin ilerisi için tek kazancı kutuplaşmaya ve yoğun psikolojik teröre rağmen HDP’nin tutunabilmeyi başarmış olması BDP’nin güçlerini pekiştirmiş olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder