“TERS KÖŞE”, ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLACAK MI?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
14.06.2014 12:47:28
Erdoğan’ın adaylığına neredeyse kesin gözüyle bakanlar, ‘adaylığını hala neden açıklamadı’ sorusu üzerinde etraflı düşünmeliler. Açıklamamasının en önemli nedenlerinden biri henüz kesin kararını vermemiş olması. Açıklamıyor çünkü;
-Seçilememe ihtimalini sıfırlamak istiyor. Biliniyor ki, bu memlekette hiçbir seçim sonucunun yüzde yüz garantisi olması mümkün değil. Bu bakımdan muhalefetin tavrının ve adaylarının belirlenmesi, adaylığının netleşmesine yol açacak amillerden biri. Erdoğan’ın hiçbir şart altında işi şansa bırakması mümkün değil. Kaldı ki sık sık patlak vermeye başlayan krizler-en son Işid- rüzgarı tamamen tersine çevirebilir. Bu anlamda dış politika da saplanılan batak ve ekonomiden gelen negatif sinyaller Erdoğan’ın yumuşak karnını oluşturuyor.
-Bir o kadar önemli konuda arkasında bırakacağı partisinin kendisine bir sürpriz yapması olasılığı. Bu endişenin de yersiz olduğu söylenemez. Gerek tarihi örnekler, gerekse partisinin bir tür ‘koalisyon’ olması. Ayrıca, 12 yıllık iktidar yorgunluğu da cabası. Bu durum her açıdan sürprizlere açık bir ortam yaratıyor. Erdoğan 30 Mart’ta elde ettiği seçim başarısının sarhoşluğu ile hareket edecek bir lider değil.
Başbakan eğer adaylığını koyarsa seçilmesi garanti olmalı ve arkasındaki partinin de mutlaka ve her şart altında ‘arkasında’ duracak olması gerekiyor. Başbakan 12 yıllık iktidarı döneminde ileride kendisinin başını sıkıntıya sokacak çok önemli karar ve uygulamalara imza attı. Ve neredeyse riski tek başına omuzladı. Biliyor ki, siyasi kariyeri sekteye uğrarsa, bir çok dosya ve yüce divan tehdidi kendisini bekliyor. Toplumun ciddiye alınması gereken önemli bir çoğunluğunda yarattığı-ancak askeri diktatörlere nasip olmuş- nefret de bu ortamı besleyen nedenlerden. Erdoğan’ın manevra alanı kalmadı. Adaylığını koyarsa seçilmek zorunda ve aynı ölçüde önemli olarak partisi ‘dik duracak’ olmalı. Bir B planı olması mümkün değil.
Kendisi olmazsa partisinin hangi yollara sapacağının bir garantisi yok. Erdoğan şimdiye kadar ‘popülaritesi’ kendisine bağımlı olan kurmay kadroyla işleri yürüttü. Etrafındaki hiçbir şahsiyetin, kimi sayarsanız sayın, Erdoğan’dan bağımsız bir popülaritesi yok. Bu bir tesadüf değil. Erdoğan tipi liderler başka türlü yapamazlar. Bu nedenle onlar, kendilerinden sonra parti lideri ve başbakan olacak kişinin bağımsız bir popülaritesinin ve siyasi kişiliğinin olmasını istemez.
Bu durumun istisnası ancak iki şahsiyetten söz edilebilir, birisi A. Gül, diğeri B. Arınç. Gül, daha başlangıçta, ‘gelecekle ilgili siyasi kariyer planlarının’ olmadığını açıkladı. Hemen Erdoğan’la görüşmesinin arkasından. Bu açıklama kimileri tarafından ‘sahneden’ çekildiği şeklinde yorumlandı. Oysa Gül, kendisine biçilen role razı olmadığını deklere ediyordu. Bu açıklamayı Erdoğan’ın da memnuniyetle karşılamadığı söylenemez. Aslında Gül’ü bu açıklamaya zorlayan koşullar, 30 Mart seçimlerinden hemen sonra AKP kurmayları ve yandaş basın tarafından yaratılmaya başlanmıştı. Yazılan, konuşulan her şey –koşan başkan, gölge başbakan- Gül’ü bu açıklamaya zorladı. Nitekim B. Arınç evvelki gün TV’ların Ankara temsilcilerine yaptığı konuşmada, bu durumu, kendi üslubuyla şu şekilde özetliyordu:
”Hiçbir şekilde başbakan olma niyetim yok. Hiçbir şekilde ara dönemdi, şu dönemdi, bu dönemdi böyle bir şeyin hesabını yapmam, kulisini yapmam, kulis yapmak isteyenlere izin vermem, benim adım Bülent Arınç. Ben bu işin içinde yokum, herkes hesabını ona göre yapsın, birileri benim varlığımdan rahatsız olmasın. Benim arzum Sayın Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanımız olacaksa bu partiye güçlü bir figürün gelmesi ve ön planda hizmet etmesine ihtiyaç var. Eğer kabul ederse bu iş için en iyi isimlerden birisi Sayın Abdullah Gül’dür. Ama birtakım densizlerin dedikoduları, onu da belki ‘2015 sonrasına dair hesabım yoktur’ demek zorunda kaldı.”
Bu açıklama iki bakımdan ilginç; bir, A. Gül’le aynı pozisyonda olduğunu ifade ediyor, ikincisi ve daha önemlisi ise ‘bir takım densizlerin dedikoduları’ diyerek kaynatılan cadı kazanına işaret ediyor. ‘Bu tespitle kimi sonradan olma akp’lileri mi kastediyorsunuz?’ sorusuna da, ‘evet aynen onu kastediyorum’ cevabını veriyordu. Bu anlamda her ikisinin farklı zamanlardaki bu açıklamaları siyasetten çekileceklerinden çok, kendilerine biçilen role razı olmadıklarını gösterir.
Sonuç olarak; Erdoğan, her ne kadar istediği bir durum olmasa da A. Gül’ün bir dönem daha cumhurbaşkanı olarak kalmasına razı olabilir. Bu durum kimseyi şaşırtmamalı. Böylece kendisi Cumhurbaşkanı olduğunda ‘elleri serbest kalmış ve diyet borcunu da ödemiş’ bir A. Gül’ün Arınç’la birlikte partisinin başına ‘musallat’ olmasını engellemiş olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder