Kürt siyasi hareketi, sosyalistleri ve Türkiyeli emekçileri satmaya mı hazırlanıyor?
26.06.2014 18:03:24
Çatışmasızlık halinin başlamasından beri, aslına bakarsanız çok eskiden beri kimi sosyalist arkadaşlar, diğer sosyalistleri Kürtlere karşı uyarmayı birincil görevleri haline getirdiler. Epey bir zamandır uyarıların hedefinde artık HDP var.
Sosyalist çevre, parti ve grupların da içinde yer aldığı bir yapılanmanın, yani HDP'nin Kürt meselesinin çözümü açısından müzakere sürecinin bir tarafı olması son derece olumlu bir şeydir. Bu sürecin muhatabının-BDP'den daha fazlası olarak HDP haline gelmesi ayrıca daha da önemlidir. Bu anlamda meseleye doğrudan farklı sosyalist grup çevre ve partilerin de katılabilecek olma imkanlarının artması anlamına gelir. Kafamızın bir yerlerinde kazılı duran 'Kürt'lerin aslında gizli bir ajandası var ve hükümetle anlaşacaklar sosyalistleri ve Türkiye emekçilerini de satacaklar" önyargısından kurtulmak gerekir. Sürekli sosyalistleri Kürt siyasi hareketine karşı uyarmak durumunda kalmak doğru mu, bilmiyorum. Bunu zorlayan yeterli veri var mı, sanmıyorum.
Kabaca söylenecek olursa, Kürt hareketi ile sosyalistlerin gündemi arasında farklılıkların olması doğal. Kaldı ki, sosyalistlerin gündemleri arasında bile ciddi farklılıkların olduğu koşullarda. Ancak ana eksenin birlikte yürümeyi engelleyecek bir özellik arzetmediğini düşünüyorum. Bana göre sosyalistlerin de gündemlerinin ağırlıklı meşguliyetini Kürt meselesinin oluşturduğu söylenebilir. En azından sosyalistlere içkin/özgün özel gündemin önünün açılması bakımından Kürt meselesi konjonktürel olarak baskın bir rol oynuyor. Bu biz sosyalistlerin niyetlerinden de bağımsız somut bir gerçeklik. Daha somut olarak konuşacak olursak Şişe cam işçilerinin grevinin ön saflarında yer almak gerekliliği hangi Kürt parametresiyle çelişki içinde olabilir ki? Şişe cam işçileriyle aynı saflarda durmanın önünde Kürt siyasi hareketi mi engel olmaktadır?vHDP bileşenlerinden Kürt siyasi hareketi temsilcileri de ısrarla ve inatla sosyalistlerle birleşme yollarını zorlarken ve 'müzakere süreci ile sosyal mücadelenin' birbirlerini engelleyecek ve çatışan kulvarlar olmadığını ifade ederken, sorunun esas itibarıyla kendi zihniyet dünyamızda olduğunu düşünüyorum. Başka bir açıdan söylersek, sosyalistlerin özgün mücadele gündemlerinin neden ve illa ayrı durulması gerektirdiğini-en azından- ben anlayamıyorum. Ben HDP'nin ve HDP içerisindeki Kürt siyasi hareketinin varlığının sosyalistlere ne gibi engeller çıkardığından çok ne gibi imkanlar yarattığı üzerinden konuşmayı daha anlamlı buluyorum.
Sosyalistler ve HDP diyerek tartışmaya başlamanın anlaşılması zor bir yanı da; 'sosyalistlerin' ve Kürt siyasi hareketinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak karşı karşıya durduğu gibi bir önkabule/faraziyeye dayanıyor olması. Gerçek duruma uymayan böyle bir önkabulden yola çıkılıyor ve her iki tarafa çeşitli, olan ya da olması gereken(!) sıfatlar yakıştırılıyor. Pragmatist, demogojik bir politik duruş, güncel politikanın tüm pislikleri ile donanmak, muğlaklık... Kürtlere yakıştırılıyor, Sosyalistlere de 'iktidar hedefi, arınmışlık...vs...’ Oysa şurası bir gerçek ki, 'sosyalist' diye tanımlama konusunda farklı görüşlere sahip arkadaşlarımızın da, sanırım, paylaşacağı sosyalist parti grup ve kişilerin hiç de küçümsenmeyecek bir ağırlığı HDP içinde. Diğer yandan silahlı veya silahsız Kürt hareketi içerisinde de hatırı sayılı ölçüde 'sosyalist' olduğu diğer bir gerçek. Bu tespitin hemen ulaştığı nokta da kaçınılmaz olarak demek ki hatırı sayılır ölçüde sosyalist tartışmanın diğer tarafı gibi düşünmüyor. Eğer bunların sosyalistliği de tartışma konusu yapılmıyorsa.
Kimileri Kürtler’in ayrılmaktan yani bağımsız devlet kurma isteğinden vazgeçmesini eleştiriyor. Ben bir Türk sosyalisti olarak Kürt hareketinin en olumlu ve sosyalizm dairesi içinde anlamlandırılacak davranışının tam aksine bağımsızlık ve ayrılma hedefinden vazgeçmek olduğunu düşünüyorum.
Yazılanlar, çizilenler ve tartışmalar gösteriyor ki, ‘ilk günah’ orta yerde duran müzakere masası. Kimi sosyalist arkadaşlar ‘savaş durumunu’ özlüyor gibi. Şunu belirleyelim bu masa AKP’nin bir lütfu değildir. Kürt hareketinin ulaştığı etkinlik düzeyinin bir dayatmasıdır. Tabii ki otuz yıldır devam edegelen savaşın Kürt(özellikle) ve Türk halklarında yarattığı tahribat ve yıkım da Kürt hareketini çatışmasız yöntemler aramaya yönelten bir motivasyona yol açtı. Bir savaş ilanihaye sürdürülemez. Hele böyle son derece yıpratıcı savaşlar hiç. Ve böyle bir imparatorluk bakiyesi devlete karşı. Kısaca söyleyecek olursak ‘masa’ tarihi koşulların dayattığı-iyi ki de dayattığı- bir zorunluluktu. Çok açık ve net bir biçimde inanıyorum ki, o korkunç çatışma ortamı devam etseydi ‘Gezi’ de olmazdı. Ayrıca ‘masa’ ne Kürt hareketi açısından ne de sosyalistler açısından hiçbir şeye engel değil. Engel olduğunda da itiraz edecek hem içerde(HDP) hem dışarda çok kuvvetli odaklar var. Bu anlamda farklı farklı gündemlere ve fikirlere sahip olmak zayıflatıcı bir etken değil zenginleştirici bir etken, bana göre.
Cevap verilmesi gereken soru şu; karşı da bizi birlikte olmaya ısrarla isteyen ve zorlayan bir Kürt hareketi var. Biz onların bu ısrarlı taleplerine karşı ‘yok kardeşim, siz pragmatistsiniz, güncel politikanın pisliklerine batmışsınız’ diyerek karşı mı çıkacağız? Bu anlamda birlikte hareket etmeye ikna olmuş sosyalist parti, kişi ve grupları bir çeşit sübap gibi değerlendirmek daha mantıklı değil mi, hani ‘pragmatizm’ tehlikesine! karşı. Kaldı ki ‘güncel politikadan’ uzak durmak ne kadar ‘sosyalistliktir’, bilmiyorum. Ben tam tersine güncel politikadan uzak durmayı ısrarla deneyen sosyalist akımlar dumura uğradılar. Önemli olan bunu nasıl yaptığın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder